Eskiden insanlar marketler, alışveriş merkezleri olmadan ne yapardı? İhtiyaçlarını nasıl karşılarlardı? Her ihtiyaçta bizim gibi dışarı mı koşarlardı? Hayır, tabi ki.
Nenelerimiz, dedelerimiz her şeyi önceden düşünürlerdi. Her mevsim çıkan sebze ve meyveyi bir saklama şekliyle (kurutma, konserve vb.) diğer günler için stok yaparlardı. Eskiden her hafta pazara gitme diye bir şey yoktu. Evin kıyısı köşesi dolu olurdu. Çoğu zaman evdeki malzemeler değerlendirilerek yemek yapılırdı. Evet markette yoktu ama kendi yaptıkları doğal çem-çerez bulunurdu köşelerinde. Evin kileri kışlık kavun, kabak, patates, soğan, sucuk, pastırma, kavrulmuş et, peynir, zeytin, tarhana, erişte, turşu, reçel, salça, kurutulmuş yufka, kurutulmuş dolmalık patlıcan, biber ve sebzeler vb. gibi yiyecekler ile dolu olurdu. Ani bir misafir geldiğinde markete koşulmaz, evdeki malzemelerle pratik bir şeyler uydurulurdu. Böyle olunca da her hafta pazara gitme derdi de olmazdı. Ev geçimi de daha kolay ve bereketli olurdu tabi. Büyüklerimiz çok izzet-i nefis sahibi insanlardı. Ne kadar maddi sıkıntı yaşarlarsa yaşasın, bu sıkıntı ev içinde saklanır, dışa karşı kendilerini asla muhtaç göstermezlerdi. Bir misafir için saklanan kıyıda köşede her zaman yiyecek, içecek bir şeyleri bulunurdu.
Burada yaşanmış bir hadise nakledeceğim;
Ev işlerinde bilgili orta yaşlı bir hanım henüz yeni evlenmiş genç komşusuna uğrar. Aralarında resmiyet olmadığı için ev sahibi komşusunu mutfağına alır ve bugün ne pişireceğini düşündüğünü ama hala karar vermediğini söyler. Komşu, “evdeki malzemelerin nedir?” diye sorunca;
Genç gelin hafiften kızararak;
- Bu hafta pazara çıkamadık, o yüzdende yemeklik malzemem yok, der.
Bunun üzerine tecrübeli komşu şöyle der;
- Kızım tabi ki evde her zaman manav veya kasap dükkânı gibi her malzeme bulunmayabilir. Asıl olan evde ne varsa onunla bir şeyler üretip, becermek kadınlığın sırlarındandır. Senin eşinin ailesi köyde oturmuyor mu? Onlar sana herhangi bir erzak göndermiştir, herhalde.
Genç gelin biraz düşündükten sonra;
- Evet, tabi kuru gıda cinsinden şeyler. Annem zeytin salamurası ile bir teneke peynir göndermişti. Ama tadını pek beğenmedim, öylece duruyor. Belki de bozulmuştur.
Komşu, merakla sorar:
-Görebiliriyim, belki bozulmamıştır, der.
Bunun üzerine genç gelin komşusuna köyden gelen zeytin ve peyniri gösterir. Komşusu zeytini incelediğinde, zeytinin tazeliğini koruduğunu, fakat hafif yumuşadığını görür. Peynir ise tuzlu suyunda hiç bozulmadan durmaktadır.
Tecrübeli komşu kollarını sıvayarak;
- Şimdi sana yemeyerek bir köşeye attığın gıdalardan neler yapılabileceğini göstereceğim.
Zeytinden zeytin ezmesi yapılabileceğini söyleyip, gelinin de yardımıyla zeytinleri kevgirden geçirdiler. Çıkan zeytin ezmelerini kavanozlara doldurarak, aylarca onlara yetecek zeytin ezmesi hazırlamış oldular. Komşu hanım mayalı bir hamur yaparak zeytin ezmesi ile zeytinli çörek yapmayı öğretti. Gelinin damak tadına uymayan peyniri ise nerelerde kullanabileceğini öğretip, bir börek hamuru yoğurarak, peynirli börek yaptılar. Sair zamanlarda yapması için ise bu peynirden; peynirli başemal sos, peynirli tirit ve birkaç makarna tarifi verdi. Gelinin köşesinde unuttuğu tarhana, erişte, turşu gibi malzemeleri de kullanması gerektiğini, evin pazar masrafını bu şekilde azaltabileceğini, her yemek yapacağı zaman ilk önce kıyı köşesinde bulunan malzemeleri kullanması gerektiğini anlatıp, eşine maddi anlamda fazla yük olmaması konusunda nasihat verir.
Günümüze bakacak olursak her hafta pazara gitmek, market alışverişleri bütçeleri zorluyor. O nedenle herkes köyünden gelen gıdaları değerlendirmeli, köyü olmayan mevsiminde uygun olan gıdaları alıp, saklama usullerine tabi tutmalıdırlar. Ekonomik krizi yaşadığımız bu günlerde elimizden geldiği kadar iktisatlı ve dikkatli harcama yapmamız gerekir. Aksi taktirde borçlanmalar, aile içi kavgalar boşanmalara kadar gidebilir.