Bir tanıdığım söylemişti bir zamanlar…
‘Hiç kimse için fedakârlık yapamam’ demişti.
Üzerinde fazla düşünmemiştim ama,çok da makûl gelmemişti.
Kendimi bildim bileli,etrafımda yüzlerce feakârlık örneğine rastlamış,bir o kadar da fedakâr olduğunu düşündüğüm insan tanımıştım.
Hayat;bizi de hırpalaya hırpalaya bu güne getirdiğinde gördüm ki,fedakârlık denen şey aslında var oluşun,insanın kendini anlaması ve tanımasının yollarından biridir.
Annelik,babalık fedakârlık işinin manâsını bulduğu önemli bir ikramdır.
Almadan vermenin en açık yolu, belki de en keyifli halidir.
Örnekleri çoğaltmak elbette mümkün.
Ancak en can alıcı olanı ve dahi en zor olanı metaneti koruma,sukunetle yaklaşım,olaylara,kişilere akıllıca yaklaşmaktır.
Hele de bu çağda.
Hele de bu zamanın dehşetli akımlarına rağmen, ortalığı kasıp kavuran hadiseler içinde ‘insanca ‘ duruş sergileme misyonunu üstlenenler için.
Fedakârlık deyince, kin ve ayrılığa, fitne ve fesada, bozgunculuğa baş kaldırmak akla gelir, gelmeli.
Kardeşlik, birlik, uhuvvet, yardımlaşmak, dayanışmak noktası itibarıyla nefse rağmen, duygulara rağmen,içimizdeki bozguncu ve itirazcı dürtüye rağmen; fedakârlık ,nur mesleğinin vazgeçilmezi olduğunu hepimiz biliyor ve kabul ediyorsak,buna mecburuz. Buna şartsız, itirazsız, ’ama’sız talibiz demektir.
Acz ve fakrını anlamak da fedakârlıktır.
Egomuzun bize fısıldadığı, kimi zaman emrettiği,kimi zaman mahkum ettiği gururdan vazgeçmek az bir şey midir?
Veya; kötü ahlakın esaretine girmemek için çabalamak,tevazu ve mahviyet için şeytanın desiselerinden uzaklaşmak adına yapılanlar fedakârlık değil de nedir?
Başkaları için değil, başkalarına da değil.
Fedakârlık kendimiz için…Bizzat bize… kendimizedir…
Çünkü ‘İnsan, acz ve fakrını anlamakla, tam müslüman ve abd olur’..
Tam müslüman ve kul olabilmenin yolu vazgeçebildiklerimizden, ‘rağmen’ yapabildiklerimizden geçiyorsa…fedakârlık şart.
Şöhretten kaçmak fedakârlıktır.
Halklara kendini beğendirmeye çalışmamak da..
‘Abi’ veya ‘abla’ olmak derdine düşmemek de…
Ömür dakikalarını sırf iman ve Kur’an hizmetine vakf ederek,kendini dünyadan tecrid eden asrın garibi, bu mücerretlikte fedakârlığın dersini bizzat yaşayarak vermiyor mu?
İman ve Kur’an hizmeti için herşeyden o derece fedakârlık yapan Bediüzzaman’ı anlamış olanların işidir fedakârlık.
Bu vesileyle Bursa’da geçtiğimiz günlerde yapılan kermeste cidden ‘fedakârane’ çalışan hanım kardeşlerimizi de unutmamam gerekiyor.
Nefsi fedakârlıkları hem kendilerine hasenat olarak, hem de ihtiyaçlara cevap olarak Rabbim tarafından kabul görür inşallah.