Fıkıh, insanın lehinde ve aleyhinde olan şeyleri bilmesidir. İslam bilginleri fıkhı böyle tarif etmişlerdir. Lügat anlamı anlayış ve salim aklın gereği anlamını vermiştir. Fıkh-ı ekber ise en büyük ve en önemli fıkıh demektir. Din dilinde fıkıh, ibadet, ahlak ve hukuk olarak ele alınmıştır. İnsanın yaratılış amacı olan ve insan için en çok ihtiyacı olan husus ise Allah’ı tanımak ve ona iman etmektir. Bu sebeple en büyük fıkıh, yani “Fıkh-ı Ekber” imana ait bilgilerdir.
“Fıkh-ı Ekber” İmam-ı Azam Ebu Hanife hazretlerinin yazdığı bir risalenin adıdır. Bu risale İman hakikatlerinden ve imanın esaslarından bahseder. İmam-ı Azam hazretlerinin amele taalluk eden fıkhî görüşlerini talebelerinden İmam-ı Ebu Yusuf ve İmam-ı Muhammed kitaplaştırmışlardır. İmam-ı Azam kendi eli ile talebelerine yazdığı risaleler ise imanın esaslarından ve Allah katında makbul bir imanı kazanmanın öneminden bahsetmektedir.
İslam bilginleri “Fıkhu'l Ekber" kesin olarak İmam Âzam'a aittir ve ehlisünnet akidesinin temel kitabıdır” demişlerdir. (İmam Fahrü'l İslâm Pezdevî, Usûlü'l-Fıkh, I: 8; İbnü'n-Nedîm, Kitâbü'l-Fihrist, I:204) Ayrıca el-Fıkhü'l Ebsât, Kitâbü'l Âlim ve'l Müteallim, Kitâbü'r Risâle, el- Vasiyye, el-Kasîdetü'n Numâniye, Marifetü'l-Mezâhib, Müsnedü'l-İmam Ebî Hanife adlı eserler de imamdan rivâyet edilmiştir.
İmam-ı Azam hazretleri şöyle der: “Fıkh-ı Ekber iman ilmidir. İman ilmi ise ehl-i kıbleden hiç kimseyi küfür ile ittiham etmemek, imandan uzaklaştırmamak, ma’rufu emretmek ve münkerden nehyetmek, insan için takdir olunanın mutlaka ulaşacağına inanmak, peygamberimizin (sav) sahabelerinden hiçbirisini ayırmadan hepsinin hak ve hidayet üzere olduğunu kabul etmek, hepsini sevmek ve aralarındaki ihtilafları ise Allah’a bırakmaktır.”
Fıkhı ikiye ayıran İmam-ı Azam “Dinde fıkıh İman İlmidir. Amelde fıkıh ise ilmihal bilgileridir. Dinde fıkıh olan iman ilmi, amelde fıkıh olan ilmihal bilgilerinden üstündür. İlmihal bilgileri de diğer bilgilerden üstündür. Fıkhın en faziletlisi imanı, şeriati ve sünnetleri bilmektir” der.
Bundan dolayıdır ki Bediüzzaman hazretleri dinin iman yönüne önem vererek “Ben bütün mesaimi iman üzerine teksif ettim” derken, Bediüzzaman’ın talebelerinden Zübeyir Gündüzalp “İlimlerin şahı ve padişahı iman ilmidir” demiştir.
Din demek iman demektir. Dini öğrenmek isteyen imanı öğrenmelidir. “İman edip salih amel işleyenlerin kurtulacağını” (Asr, 103:1–3) müjdeleyen yüce Allah imansız ameli asla kabul etmez. Bunun için iman amelden üstündür. Müsteşrikler İslam dininin amel yönüne ve peygamberimizin ahlak yönüne baktıkları ve iman ile ilgili hususlarda araştırma yapmadıkları için İslam ve peygamberimiz (sav) ile ilgili kitaplar yazmakta ama inanmamaktadırlar.
İman şüphesiz ve kesin olarak inanmaktır. Bundan dolayı şüphe imanı giderir. İnanan insan inancını övünerek haykırmalıdır. İnandığı için Allah’a şükretmelidir. Bunun için imana dair bir şüphenin giderilmesi beden ve mal ile yapılan amellerden çok üstündür. Gerçek din adamları konuşmaları ile imanı kuvvetlendiren, şüpheleri gideren, insanları kardeşliğe, tevazua, ihlâsa ve ahirete davet edenlerdir. Çünkü dinin insana vermek istediği şeyler bunlardır.
İman peygamberimizin (sav) bir hadisine göre “Allah’ın birliğine, Hz. Muhammed (sav) in Allah’ın elçisi olduğuna, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere yani, hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna Kur’anın haber verdiği şekilde inanmaktır.” Buhari, İman, 1; Müslim, İman,1) İslam ise imanın gereği olan ibadetleri yapmaktır. Bu da “Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek ve cünüplükten yıkanmaktır.” (Buhari, İman,1; Müslim, İman,1) Kalp ile inanıp dil ile ikrar eden bir kişi mü’mindir. İmanın gereği olan salih ameli işleyenler ise “Müslim” vasfını alır. Böyle birisi Allah’ın dinine teslim olan iyi bir müslümandır.
İman amelden farklıdır, yani iman amelin bir cüzü değildir. Çünkü, iman herkese farzdır; amel ise şartları tutmayanlara zekat ve hac gibi farz değildir. İman devamlıdır; amel ise zamana ve vakte bağlıdır. Ancak iman kuvvetlendikçe amel artar. Çünkü amel imanın kemaline ve kuvvetine göre artar, ahlak imanın kemaline göre mükemmelleşir.
İman amelden ayrıdır; ancak imanın alameti ve kemalini gösteren ibadettir.