Fıkıh, kişinin lehine ve aleyhine olan şeyleri bilmesidir

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sağlık, Kültür ve Spor Daire Başkanlığı'na bağlı "İlim ve Fikir Topluluğu", İlahiyat Fakültesi'nde "Gençlik ve Fıkıh" söyleşisi düzenledi

Başta İlahiyat Fakültesi öğrencileri olmak üzere üniversitenin çeşitli fakültelerinden öğrencilerin katıldığı söyleşi Hâfız Sinan Levent'in Kur'ân-ı Kerîm Tilaveti ile başladı.

İlim ve Fikir Topluluğu kurucu başkanı Abdulkadir Çelebioğlu, açılış konuşmasında topluluk ile ilgili șu bilgileri verdi:

"İlim ve Fikir Topluluğu olarak 1 Nisan 2022'de faaliyetlere başlayıp 16 Haziran 2022'de rektörlük onayı ile resmiyet kazanarak bu güne kadar çeşitli faaliyetler ile devam ettik Elhamdülillah. Yani tam 2 yıldır üniversite bünyesinde çalışma ve faaliyetlerimize devam etmekteyiz. Bu açılış konuşmamızda önce İlim ve Fikir Topluluğumuzun amacı, gayesi, hedefi ve çalışmalarından bahsedeceğim. Ardından Âlem-i İslâm’ın günümüzdeki durumunda bizlerin yapması gerekenlere temas edip daha sonra da nasıl bir gençlik lâzım olduğuna dâir ifadeler ile sözlerime son vereceğim.

DÜŞMANIMIZ OLAN "CEHALET, ZARURET VE İHTİLAF"

İlim ve Fikir Topluluğu, kısa adıyla İFT; 4 ana esas üzerine teșekkül etmiştir. Bunlar; İman, i̇lim, amel ve ihlâstır. Halâs bulmanın yani kurtuluşa ermenin bu 4 esası birlikte yerine getirmek ile mümkün olduğuna inanıyor ve bu hususta çalışmalarımıza devam ediyoruz. "Beşikten Mezara İlim, Katre'den Umman'a Fikir" mottosu ile yola çıkan İFT olarak faaliyetlerimizin bir kısmı şu şekildedir; Her hafta ya online ya da yüz yüze mûtad dersler, kitap tahlilleri, yıl içinde konferans, söyleşiler ve daha nice çalışmalar. İstifade etmek isteyen herkese kapılarını açan, üye olmadan da derslerine katılmak isteyenlere imkan sağlayan topluluğumuzun en birinci amaçlarından biri de sahîh kitaplar ile İslâm dinini okumak, anlamak ve hayata tatbik etmektir. "Nefsini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez" hükmünce evvelâ nefsinden başlayıp sonra insanlara lisan-ı hâliyle hüsn-ü misâl olmayı gaye edinmekteyiz. Bu hususta gayret eden üyeleri ile yalnızca günü birlik çalışmalar ve günü kurtarmayı amaçlayan değil 40-50 sene sonraki neslin inșası ve günümüz gençlerinde de İslâmî şuurun ihyası için çalışmalara hız vermekteyiz. Düşmanımız olan "cehalet, zaruret (yani fakirlik) ve ihtilaf"a karşı "sanat, marifet, ittifak" silâhıyla cihad eden bir gençlik için gayret göstermekteyiz."

ÂYET İLE DAİM ÜMİDVÂR OLMAMIZ EMROLUNMUȘTUR

Âlem-i İslâm’ın günümüzdeki durumunda yapılması gerekenleri de Çelebioğlu, şu şekilde izah etti:

"Âlem-i İslâm'ın hâline bakıp da asla ümitsizliğe düşmüyoruz ve düşmeyeceğiz. "Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz!" (Zümer Sûresi, 53. Âyet-i Kerîme Meâli) meâlindeki âyet ile daim ümidvâr olmamız emrolunmuștur. Aynı zamanda bir başka âyet-i kerîmede meâlen "Allah'ın nûrunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar; hâlbuki Allah, nûrunu tamamlayıcıdır, kâfirler hoşlanmasa da!" (Saff Sûresi, 8. Âyet-i Kerîme Meâli) buyrularak Rabbimizin elbet nûrunu tamamlayıcı olduğu haber verilmiştir. Cenâb-ı Hak (cc) âyette meâlen şöyle buyuruyor; «(Ey mü'minler!) Yoksa sizden önce gelip geçenlerin hâli (sizin de) başınıza gelmeksizin (kolayca) Cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle fakirlikler ve hastalıklar dokundu ve öyle (belâlarla) sarsıldılar ki, hattâ peygamber ve berâberindeki îmân edenler: “Allah'ın yardımı ne zaman!” diyecek (hâle gelmiş)lerdi! Dikkat edin, şüphe yok ki Allah'ın yardımı yakındır.» (Bakara Sûresi, 214. Âyet-i Kerîme Meâli) Peki bizler Allah'ın yardımı için ne yapmalıyız? Bu hususta da âyette meâlen şöyle buyrulur; "Ey îmân edenler! Eğer (siz) Allah'a (yani dînine) yardım ederseniz, (O da) size yardım eder ve ayaklarınızı sâbit kılar." (Muhammed Sûresi, 7. Âyet-i Kerîme Meâli) Demek ki Allah'ın yardımının gelmesi için evvelâ bizim Allah'ın dinine yardım etmemiz gerekir. İman ediyoruz ki biz Allah'ın dinine yardım ettikçe Allah da bize yardım edecek ve Allah'ın yardımı da pek yakın bir zamanda gelecektir!"

NASIL BİR GENÇLİK?

Çelebioğlu, konuşmasını "Nasıl Bir Gençlik Lâzım?" olduğuna dair gençlik manifestosu ile bitirdi:

"Bizler, Kur’ân’da Cenâb-ı Hakk’ın “Siz, insanlar için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz.” (Âl-i İmrân Sûresi, 110. Âyet-i Kerîme Meâli'nden) hitabına mazhar bir gençliğiz.

Bizler, Hz. Peygamber’in (asm) ashabına “Sizler benim ashabımsınız (arkadaşlarımsınız). Benim kardeşlerim de beni görmedikleri hâlde bana inananlardır. Mutlaka ben Rabbimden sizinle ve beni görmeden iman edenlerle gözlerimi aydınlatmasını istedim.” (Ramûzu’l-Ehadîs, s. 361, 4460 hadîs; Ebu Nuaym, İbn-i Ömer’den) hadîsinde geçen Resûl-i Ekrem'in (asm) "Kardeşlerim" hitabına mâsadak bir gençliğiz.

Bizler, Bediüzzaman’ın “Bize bir nesl-i cedid lâzımdır." (Âsâr-ı Bedîiye, s. 315) diye betimlediği “Nesl-i Cedid” yani yeni nesiliz.

Bizler, Mehmed Âkif’in “Âsım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.” (Safahat, Çanakkale Şehitlerine Şiiri'nden) dediği “Âsım’ın Nesli”yiz.

Bizler, Necip Fazıl’ın “Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik… 'Zaman bendedir ve mekân bana emanettir!' şuurunda bir gençlik…" dediği ve “'Kim var?' diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan fert fert 'Ben varım!' cevabını verici, her ferdi 'Benim olmadığım yerde kimse yoktur!' duygusuna sahip bir dâva ahlâkını pırıldatıcı bir gençlik…” (Şiirlerim, Gençliğe Hitabesi'nden) diye tavsîf ettiği, “Büyük Doğu Gençliği”yiz.

Bizler, Sezai Karakoç’un “Klişeci değil özcü, lafızcı değil anlamcı” (İnsanlığın Dirilişi'nden) olarak değindiği ve “Dönüşsüz tövbenin eri” olan “Diriliş Gençliği”yiz.

Bizler, “Doğu’nun Yedinci Oğlu” (Sezai Karakoç, Masal Şiiri'nden), “İslâm Âlemini Yüceltecek Taha” (Sezai Karakoç, Taha’nın Kitabı'ndan) olarak vasfedilen bir gençliğiz.

Bizler, “Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim; sizler cennet-âsâ bir baharda geleceksiniz. Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır." (Münâzarât, s. 48) diyen Bediüzzaman'ın bahsettiği “cennet-âsâ bir bahar”ın (Münâzarât, s. 48) hasret ve intizarı içinde bulunan bir gençliğiz.

Bizler, “Şahlanan bir îman” (Bir Dava Adamının Notları 2, s. 8) dâvâsının erleri olan bir gençliğiz.

Bizler, “Halka değil, Hakk'a inanan; meclisinin duvarında "Hakimiyet Hakk'ındır" düstûruna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan ve hâlis hürriyeti Hakk'a kölelikte bulan” (Şiirlerim, Gençliğe Hitabesi'nden) bir gençliğiz.

Bizler, “Hizmeti devam ettiren, faal, hareketli” (Bir Dava Adamının Notları 2, s. 22) olan “Genç Said”ler olacak ve onları yetiştirecek bir neslin hasretinde olan bir gençliğiz.

Bizler, “Ey Şehid oğlu Şehid!.. İsteme benden makber.. Sana ağuşunu açmış duruyor, Peygamber..” (Safahat, Çanakkale Şehitlerine Şiiri'nden) hitabına namzed bir gençliğiz.

Bizler, “Ey bu vatan gençleri! Frenkleri taklide çalışmayınız!" (Lem'alar, s. 120) hitabının mazharı ve muhatabı olan bir “Vatan Gençliği”yiz.

Bizler, 300 seneden ziyâde mağarada kalan (Kehf Sûresi, 25. Âyet-i Kerîme Meâli'nden) “Ashab-ı Kehf”in, Âhirzaman’daki mümessilleri olmaya muntazır bir gençliğiz.

Bizler, Kur’ân’da “Allah onlardan razı, onlarda Allah’tan razı” (Beyyine Sûresi, 8. Âyet-i Kerîme Meâli'nden) hitabının mazhar olabilmek için çaba gösteren “razı olunmuş” bir gençliğiz."

YAPMAYACAĞINIZ ŞEYLERİ NİÇİN SÖYLÜYORSUNUZ?

"Gençlik ve Fıkıh" söyleşisinde Abdulkadir Çelebioğlu'nun sorduğu sorulara Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde Fıkıh alanında öğretim üyesi olan Doç. Dr. Mustafa Harun Kıylık ise çeşitli cevaplar verdi. Mustafa Harun Kıylık Hoca, öncelikle Müslüman gençlerin üzerine düşen vazifelere temas etti. Başta Filistin ve Doğu Türkistan olmak üzere tüm mazlum memleketler için bizlerin evvelâ şuurlu Müslüman olmamız gerektiğine vurgu yaptı.

Doç. Kıylık konuşmasında şunları söyledi:

"Âyette Cenâb-ı Hak, يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ "Ey îmân edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?" (Saff Sûresi, 2. Âyet-i Kerîme ve Meâli) buyuruyor. Bugün bizim en büyük problemimiz bu. Ben burada anlatıyorum beni dinleyen de diyor "Bundan daha iyi Müslümanı yok." Ama dışarıda beni günah işlerken görünce ben söylediklerime uymamış oluyorum. Böylece insanlara tesir edemiyoruz. Bunlar olunca insanlarda İslâm dinine olan, Müslümanlara olan güven zarar görüyor. Bu sebeple İslâm dinini anlatanların çok dikkat etmeleri, evvelâ kendilerinin anlattıklarını yaşamaları gerekiyor. Temsiliyet, en mühim tebliğdir."

YENİ MESELELER, YENİ HÜKÜMLERİ GEREKTİRİYOR

Zamana göre fetvaların değişkenlik gösterdiğine, yeni meselelerin ortaya çıktığında Fıkıh ilminin bunlara cevaplar verdiğine vurgu yapan Kıylık, şunları misal verdi;

"Mesela İmam-ı Şafiî Hazretleri'nin kavl-i kadim ve kavl-i cedidi var. Mısır'da giden fetvalar demek ki Irak'tan gitmiyor. İmam-ı Şafiî, eski fetvalarından vazgeçiyor. Baktı ki bu ortam ile o ortam farklı. Ama hangi hükümler değişebilir? Örf, âdet ve maslahata göre verilen hükümler değişebilir. Kur'ân ve Sünnet ile sabit hükümleri kimse değiştiremez, kimsenin haddine değil. Bugün de yeni meseleler, yeni hükümleri gerektiriyor. Adam uzaya çıkıyor, uzaya çıktığı zaman; abdest, namaz ve oruç ile alâkalı hükümler ve onlara cevaplar verme gerekliliği ortaya çıkıyor. Tüp bebek meselesi, bitkisel hayatta olan kişi ile alâkalı durumlar vb yeni meselelerdir ve bunlar da kıyas yolu ile çözümler üretilerek cevaplandırılır."

FIKIH, KİŞİNİN LEHİNE VE ALEYHİNE OLAN ŞEYLERİ BİLMESİDİR

Genel hatlarıyla Fıkıh ilminin ne olduğu sorusuna da Doç. Dr. Kıylık, şu cevabı verdi:

"Fıkıh ilmi hem elzem hem tatlı bir ilim olduğu gibi bir o kadar da zor bir ilimdir. Çünkü kelimenin sözlük mânâsı, "ince anlayış ve kavrayıștır." Bu da bize gösteriyor ki her babayiğidin harcı değildir. Yani herkesin görmediği şeyi görmen gerekir. İmam-ı Azam Hazretleri Fıkıh için çok geniş bir tarif yapıyor: "Kişinin lehine ve aleyhine olan şeyleri bilmesidir." Yani hak ve sorumluluklarını bilmesidir. Bugün Müslümanlar olarak en büyük problemlerimizden biri de haklarımızı biliyoruz ama sorumluluklarımızı bilmiyoruz. İnsan sadece haklardan oluşan bir varlık değil, insanın aynı zamanda ödev ve sorumlulukları da var."

Doç. Dr. Mustafa Harun Kıylık, söyleşide kitap tavsiyesi ile alâkalı soruları da cevapladı. Başlangıç olarak İlmihâl tavsiyesinde Hanefîler için Diyanet İşleri'nin basmış olduğu Lütfi Șentürk ve Seyfettin Yazıcı'nın hazırladığı "İslâm İlmihâli" kitabını ve Osmanlıca'ya așina olanlar için de Ömer Nasuhi Bilmen Hoca'nın "Büyük İslâm İlmihâli"ni, Şafiîler için de Mehmet Keskin Hoca'nın hazırladığı 2 ciltlik "Şafiî Fıkhı" kitabını tavsiye etti.

Söyleşiyi dinlemeye gelen herkese, girişte âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîf meâllerinden kartlar ile çıkışta da çeşitli İslâmî mevzûlara dâir broşürler dağıtıldı.

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.

İslam Haberleri