İnsan, mevzuu yazılarımızın temelini teşkil ettiği bedihidir. Çünkü on sekiz bin alem hülasa olarak bizlerde dercedilmiştir ve marifetullah basamakları insanın kendini tanımasıyla adımlanmaktadır. Bu sebeple yazılarımız aynı noktaya doğru gitmektedir. Bu sebeple biz de kendimizce bu antika sanat eserine dair sarf-ı kelam ve kalem etmeye çalışıyoruz.
Okuduklarımız, gördüklerimiz ve yorumlayıp hayatımıza kattığımız şeylerle aklımıza açılan kapıdan geçen manaları gösteriyoruz.
“Bedahet derecesinde bir alâmet-i Kıyamet görülse, herkes tasdike muztar olsa; o vakit kömür gibi bir istidad, elmas gibi bir istidad ile beraber kalır. Sırr-ı teklif ve netice-i imtihan zayi' olur.” (Sözler, 341)
Sadece insan kendi istidatlarını kabiliyete inkılab ettirmekle mükellef değildir. Çünkü insan içtimai hayatın içinde yorulan ve yoğrulan sosyal bir mahlûktur. İnsanın kaderi olduğu gibi birbirine bağlı kaderler de var şu hayatta. Bu sebeple kendi köşesine çekilip şahsi kemâlat peşinde koşmak düşüncesi çok ama çok yanlış bir düşünce ve harekettir.
Birçok şey paylaşmakla artar. Bunları herkes kendisine göre yorumlar. Bizler de Asr Suresini esas alıyoruz, salahiyet, hakkı ve sabrı tavsiye etmeyi.
Fikren muktedir olabilmenin yolu, bu yolda yürürken fikren muktedir olmayı hedeflemiş insanlarla beraber yürümek ve bunu gaye edinmiş hür fikirli, taassuba karşı ve müstebid olmayan kimselerin sayısını çoğaltmaktır.
Selam ve dua ile.