▪Cenâb-ı Hak (cc), âyet-i celîlede şöyle buyurur;
"...يَوْمُ التَّغَابُنِۜ..."
"...teğabün (aldanma) günü..."
(Teğabün Sûresi, 9. Âyet-i Kerîme ve Meâli)
"Burada geçen "aldanma günü" dünya hayatı mukabilinde âhiretini feda eden insanların bu alışverişte ne kadar aldandıklarını o gün anlayacaklarından kinâyedir."
(Râzi, c. 15/30, 26)
▪️En mühim şeylerden biri de; ihlâs ve samimiyettir. İhlâs ve samimiyet olmazsa, o kişi namaz kılar ama yalan söyler. Oruç tutar ama kul hakkı yer. Zekat verir ama rüşvet alır. Hacca gider ama torpil ile adam kayırır. Bunun içindir ki Cenâb-ı Hak (cc), Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyurur;
اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ
"Namazı ikame edin (hakkıyla edâ edin)!"
(Bakara Suresi 43. Âyet-i Kerîme ve Meâli'nden)
Namaz için olduğu gibi hakkıyla oruç tutmak, zekat vermek, hacca gitmek de lâzımdır. Hakkını edâ ederek bu ibadetleri yerine getirmek gerekir.
▪️Cenâb-ı Erhamü'r-Râhimîn (cc) bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur;
وَاعْلَمُٓوا اَنَّ ف۪يكُمْ رَسُولَ اللّٰهِۜ
"Hem bilin ki, şüphesiz aranızda Resûlullah (asm) vardır."
(Hucurât Sûresi, 7. Âyet-i Kerîme ve Meâli'nden)
Bu âyetten hareketle, Hz. Peygamber'in (asm) sünnetiyle içimizde yaşadığını idrak etmeli ve sünneti savunup muhafaza etmenin âyette geçen desteklemeye dahil olacağını unutmamalıyız.
▪️Âhir zamanın dehşetli manevî tufanı içerisinde, ancak Nuh'un (as) gemisi misali olan sünnet-i seniyyeye çağırmalıyız insanları! Ona binen kurtulur, bu davete icabet etmeyen helak olur!
İmam Malik (ra) da konuyla ilgili şöyle demiştir: "Sünnet, Hz. Nuh'un gemisi gibidir. Ona binen kurtulur, geriye kalanlar boğulur." (Mecmuatu'l-Feteva, 4/57)
▪️Bir-iki hadîs okuyup, "aklıma uymuyor" diyerek inkâr edenlere Bediüzzaman’dan muhteşem cevap:
"Aklın hilaf-ı hakikat gördüğü bir hadîsin inkârına kalkışma! "Ya bir tefsiri, ya bir tevili, ya bir tabiri vardır" de, ilişme."
(Sözler, s. 349)
▪️'Kurtuluş o ideoloji de mi, bu ideoloji de mi?' diye düşünmek beyhudedir! Çünkü;
"Kurtuluşun çare-i yegânesi, Kur'ân'a sarılmaktır." (Sözler, s. 761)
▪️"Eğer biz, doğru İslâmiyet'i ve İslâmiyet'e lâyık doğruluğu ve istikameti göstersek, bundan sonra onlardan fevc fevc dâhil olacaklardır." (Tarihçe-i Hayat, s. 84)
Üstâd Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin burada bahsettiği "Doğru İslâmiyet", hiç şüphesiz; Kur'ân ve Sünnet me'hazli olan, hurafât ve İsrailiyâttan muhafaza olmuş bir İslâmiyet'tir.
▪️"Bir Müslîmin herbir sıfatı İslâmiyet'ten neş'et etmek lâzım gelmez." (Muhâkemat, s. 34)
Bir Müslümanın her sıfatının İslâmiyet'ten kaynaklandığını sanarak, onun o fiiliyle İslâm'ı suçlamak doğru değildir. Kusursuz olan İslâm dinidir, Müslümanlar değil. Ama Müslümanlar da ellerinden geldiğince mükemmel olan İslâm'a yakışır şekilde hareket etmeye gayret etmelidir.
▪️"Müslümanlar arasında tarafgirlik yapmamak ve İslâm'a taraftarlık göstermek..." (Esasat-ı Nuriye, s. 136) gerektir. Biz tarafgir değil, Hakk'a tarafız!
▪️İmam Rabbânî (ra) şöyle der:
"İlham ve keşifler, Kur'ân ve Sünnet'e uygun olmadıkça tek kuruş etmez."
(Mektubat-ı Rabbânî, 217. Mektup, s. 361-362)
Aynı minvalde Üstâd Bediüzzaman (ra) da şunları söyler:
"Bütün ahval ve keşfiyatın ve ezvak ve müşahedatın mizanı, Kitap ve Sünnettir."
(Mektubat, 18. Mektup, s. 83)
İki farklı asrın müceddidinin, aynı hakikati dile getirdiği görülüyor.