▪️Kur'ân-ı Kerîm bizlere şöyle der;
وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتّٰى يَأْتِيَكَ الْيَق۪ينُ
"Sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et."
(Hicr Sûresi, 99. Âyet-i Kerime ve Meâli)
Ölüm ânına kadar ubûdiyet ile mükellef ve muvazzafız. Âyet-i kerîme ile de sabit olduğu üzere bununla mükellefiz.
▪️Ameli olmaksızın dine davet eden, oksuz yay çeken gibidir.
Cenâb-ı Hak, Kitâb-ı Kerîm'inde bu hususta şöyle buyurur;
اَتَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبِرِّ وَتَنْسَوْنَ اَنْفُسَكُمْ وَاَنْتُمْ تَتْلُونَ الْكِتَابَؕ اَفَلَا تَعْقِلُونَ
"Siz Kitâbı okuyor olduğunuz hâlde, insanlara iyiliği emredip de kendinizi unutuyor musunuz? Hiç akıl erdirmez misiniz?"
(Bakara Sûresi, 44. Âyet-i Kerîme ve Meâli)
Bu âyet-i kerîmeden de anladığımız üzere; bize düşen sadece insanlara iyiliği emretmek değil, aynı zamanda o marufu tatbik de etmektir. Mum gibi etrafı aydınlatıp da, kendisi yanan kimse gibi olmayalım. Hem kendimiz amel edelim, bu sûretle fiilen de hüsn-ü misal olalım. O zaman sözlerimiz tesir eder.
▪️Cenâb-ı Hak şöyle emreder;
وَلَا تَبْغِ الْفَسَادَ فِي الْاَرْضِؕ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدٖينَ
"Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez."
(Kasas Sûresi, 77. Âyet-i Kerîme ve Meâli'nden)
Nurlar'da bu hususta şunlar geçmektedir;
"Hakikî bir Müslüman, samimi bir mü'min hiçbir zaman anarşiye ve bozgunculuğa taraftar olmaz. Dinin şiddetle men'ettiği şey, fitne ve anarşidir. Çünkü anarşi hiçbir hak tanımaz."
(Tarihçe-i Hayat, s. 653)
▪️Kendi dâvâmızda müessir olduğumuz derecede, bizim aleyhimizde bulunanlar olur. Onun için bize laf eden, aleyhimizde bulunanlar ile meşgul olmaya lüzum yoktur. Çünkü;
"Biz muhabbet fedaileriyiz, husumete vaktimiz yoktur."
(Tarihçe-i Hayat, s. 59)
▪️Hassas olmamız gereken 6 madde;
"Evet hem şan ü şeref-i millet-i İslâmiye, hem sevab-ı âhiret, hem hamiyet-i milliye, hem hamiyet-i İslâmiye, hem hubb-u vatan, hem hubb-u din ile mütehassis olmalıyız."
(Tarihçe-i Hayat, s. 74)
▪️Ahmed Galib Ağabey'in Barla Lâhikası'nda geçen Arabî şu ifadesi çok vecizdir;
اَلَا لَا تَرْتَعِبْ عَنْ دَعْوَةِ النَّاسِ ٭ فَبَشِّرْ قَلْبَهُمْ وَ اللّٰهُ هَادٖى
Mânâsı;
"Ey Üstâd çekinme, Kur’ân’a çağır, insanları Hakk'a et davet.
Mükâfatı müjdele, kalbleri sevindir, Allah’tandır hidayet."
▪️Zübeyir Gündüzalp Ağabey'in Notları'nda geçen şu yer cây-ı dikkattir;
"Bir nesilde mücadele ruhunu sindirmek, o nesli öldürmektir. O nesli diriltmek ise, o nesilde mücadele aşkını uyandırmakladır."
(Bir Dava Adamının Notları 2, s. 7)
Maalesef bizde o mücadele ruhunu sindirerek, bizi manen öldürdüler. Müslümanların sesi de en az kâfirler, fâsıklar, ehl-i dalâlet kadar çıkmalıdır. Müslüman "vur kafasına al ekmeğini" şeklinde pasif ve sünepe değil; cesur, atılgan, hak ve hakikati haykıran cevval ruh sahibi olmalıdır. İslâmî gençler bir olacak ve o gün teferruat ile uğraşmayacağız biiznillah.
▪️Merhum Ziya Paşa ne de güzel söylemiş;
"Erbab-ı kemâli çekemez nâkıs olanlar,
Rencide olur dîde-i huffaş ziyadan."
Yani;
"Nâkıs olanlar kemâl sahiplerini çekemez.
Çünkü yarasanın gözü ışıktan rahatsız olur."
▪️Usûlü'd-Dîn ancak Kitabullah ve Sünnet-i Resûlullah'tan (asm) öğrenilir.
▪️İlim öğrenmek, sonu gelmeyecek olan bir fetih hareketidir. Bizler de bu fetih hareketinde yer alan akıncılarız.
▪️İnsanları tenkid yerine kendimizi tekmil edelim.
▪️İslâmî kavramlarımıza sahip çıkmalı ve asliyetini insanlara anlatmalıyız. Bir kısım insanlar; tağut, selef, şirk, tevhîd gibi kavramları istismar ediyor diye o tabirlerin mahiyetinden uzak kalmayalım. Kur'ânî olan bu tabirler bizim tabirlerimizdir. İstismar edenlerden uzak duralım, istismar edilen kavramların mahiyetinden değil!
▪️Akla bazen soru gelebiliyor;
"Neden Risale-i Nur?"
Bir misal ile anlatmak gerekirse; Risale-i Nur, Kur'an-ı Azimüşşan'ın hakikatlerini bizzât Kur'ân-ı Kerîm'in lisanı ile bize öğretiyor.
Bir deniz düşünün. Elinizde bir tane tas var. O tas ile denizden alıp, i̇çinde inci arıyorsunuz. Risale-i Nur ise bizi denizin içine daldırıp, bizzât yerinde inciyi gösteri̇yor.
Böyle bir ilim hazinesinden mahrum kalmak hatadır. O Nurlar'ın, tefsir-i Kur'ân-ı Hakîm ve şerh-i Ehadîs-i Nebevî olduğunu bilmeli ve ders çıkararak okumalıyız, tedkik etmeliyiz.