Fikrî mülahazalar-15

Abdulkadir ÇELEBİOĞLU

▪️Kur'ân-ı Kerîm bize, esasların yanında usûl de öğretir. Meselâ;
اُدْعُ اِلٰى سَب۪يلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُۜ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَد۪ينَ
"Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel nasîhatle da'vet et ve onlarla en güzel bir şekilde mücâdele et! Şübhe yok ki yolundan sapanları en iyi bilen ancak Rabbindir; hidâyete erenleri de en iyi bilen O'dur."
(Nahl Sûresi, 125. Âyet-i Kerîme ve Meâli)

Tebliğ yapmak isteyenlere ne de güzel usûlü, bizzat Rabbimiz (cc) açıklıyor.

▪️Namaz ile ilgili âyetlerden biri şu şekildedir;
اِنَّ الصَّلٰوةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنٖينَ كِتَابًا مَوْقُوتًا
"Şüphesiz ki namaz, mü'minler üzerine belli vakitler için farz olarak yazılmıştır."
(Nisâ Sûresi,103. Âyet-i Kerime Meâli)

"Belli vakitler", hadîsler ile sabit olan "beş vakit"tir.

Bu âyet-i kerîme ve emsâli âyetleri tefsir eden "Dokuzuncu Söz" ve "Yirmi Birinci Söz'ün Birinci Makamı" muhakkak okunmalıdır ki; birincisinde "namazın şu muayyen beş vakte hikmet-i tahsisini" (Sözler, s. 40), ikincisinde de "Namaz iyidir. Fakat her gün her gün beşer defa kılmak çoktur. Bitmediğinden usanç veriyor." (Sözler, s. 269) şeklinde bir vesveseye tam ve mükemmil cevap bulabilelim.

Aynı zamanda "Namazın ne kadar kıymettar ve mühim, hem ne kadar ucuz ve az bir masraf ile kazanıldığı, hem namazsız adam ne kadar divane ve zararlı olduğunu, iki kere iki dört eder derecesinde kat'î anlatan bir temsilî hikâyecik" (Bkz. Sözler, s. 20) için de "Dördüncü Söz" eserini okumak ve okutmak elzem.

Fazla vakit de almıyor, bu beş vakit namaz.
"Bir tek saat, beş vakit namaza abdestle kâfi gelir."
(Sözler, s. 21)

▪️Okuduğum ve çevreme anlattığım hakikatleri, yazı haline getirip neşretmeme teşvik olan, Üstâd'ım Bediüzzaman’ın şu sözleri olmuştur;

"Evet kısa bir ömürde, hadsiz günahlarıma keffaret olacak, muvakkat lisanımın tövbe ve nedametleri kâfi gelmiyor. Sabit ve bir derece daim olan kitabın lisanı daha ziyade o işe yarar."
(Lem'alar, s. 129)

▪️"Allah’ın hükmüne rıza göstermeyen ve takdirine iman etmeyen kimse, kendisine Allah'tan başka bir ilah arasın."
(Camiu's-Sağîr, 6:214, Hadis No: 9027)

Bu hadîs-i şerîf ile aynı mânâya bakan bir ifade Nurlar'da şöyle geçer;
"Kaderi tenkid eden, başını örse vurur kırar. Rahmeti ittiham eden, rahmetten mahrum kalır."
(Lem'alar, s. 12)

▪️Cesaret ilim ile birlikte bir kıymet ifade eder.

▪️Korkak âlimin elinde ilim, şerre âlet olur.

▪️İnsanda en köklü temayül, enaniyettir.

▪️Adilcevazlı Bekir Ağa'nın mektubunda geçen şu ifadeler cây-ı dikkattir; "Bu eserler başlı başına ayrı ayrı birer fâtihtir. İnşâallah her cihetle, feth ederek fâtih olacaktır."
(Barla Lâhikası, s. 55)

▪️Kâin, olan demektir. ât ise çoğul ekidir. Kâinât da olanlar demektir. Allah dışında var olan her şey kastedilir. Anlam olarak da halk edilenler/yaratılmış olanlar mânâsına gelir.

▪️Hz. Ömer-i Faruk (ra) şöyle demiştir;
"Bana yanlışlarımı gösterenden Cenâb-ı Hak razı olsun."
(Böyle Seslendiler Allah Resûlü ve Hulefâ-i Râşidîn'den Hitabeler, s. 100)

Asrımızda da Farukî duruş sergileyen Üstâd Bediüzzaman aynı mânâya işareten şunu söylemiştir;
"Bizler, kusurumuzu görene ve bize bildirene -fakat hakikat olmak şartıyla- minnetdar oluyoruz, Allah razı olsun deriz."
(Emirdağ Lâhikası 1, s. 49)

▪️Hz. Ömer (ra) bizlere güzel bir mizan verir, şu sözleriyle;
"Başkalarını ıslah etmemiz için öncelikle kendimizi ıslah etmemiz gerekir."
(Böyle Seslendiler Allah Resûlü ve Hulefâ-i Râşidîn'den Hitabeler, s. 100)

Üstâd Bediüzzaman da eserlerinde evvela kendi nefsini muhatap alır. Ve şöyle der;
"Nefsini ıslah etmeyen, başkasını ıslah edemez."
(Sözler, s. 269)

▪️Hz. Ömer (ra‎) bir gün, "Ben dua edeceğim, sizler de âmîn deyin" dedi ve şu duayı etti:
"Allah’ım! Dünyalığımı ne azgınlaşacağım şekilde çoğalt ne de şikâyete düşeceğim kadar azalt. Zira az olup da yeterli gelen dünya malı, çok olup da oyalayandan daha hayırlıdır."
(Ali Ahmed el-Hatîb, Ömer b. el-Hattâb, s. 218)

Çok hikmetli bir dua. Cenâb-ı Hak bize ne azgınlaşacak kadar dünyalık versin ne de şikâyete düşüp isyana gidecek kadar noksanlık versin. Kâfi derecede mal, gaflet üzere çok maldan daha hayırlıdır.

Üstâd Bediüzzaman Hazretleri’nin Talebelerinden Bayram Yüksel Ağabey, Üstâd Bediüzzaman'dan naklen şunları aktarıyor;

"Hakikaten de Üstâd diyordu:
-"Dünyanın ömrü uzun değil ki... Kardeşim dünya çok acîb olmuş. Parmağını soktuğun zaman elini götürüyor. Elini soktuğun zaman kolunu götürür. Kolunu soktuğun zaman vücudu götürüyor. Ölmeyecek kadar rızkınız varsa iktifa edin."
https://youtu.be/d_97IThUccQ

Lakin bu demek değildir ki, Müslümanlar zengin olmasın ve maddeten terakki etmesin. Okuduğumuz her sözü, her hakikati makam itibariyle de değerlendirmek zarûrîdir.

Bir hadîs-i şerîflerinde Fahr-i Kâinat (asm) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır;
"Âhir zamanda insanlara para pul gerekecek. Tâ ki onunla din ve dünyalarını ayakta tutabilsinler."
(Camiu's-Sağîr, 1:425)

Hem dinimizi hem de dünyamızı refah içinde geçirmeye gayret etmeliyiz. Müslümanlar ilmen, fikren, kalemen, kelâmen, teknolojik ve askerî olarak da kendilerini tekmil etmeli ve maddeten terakkiyi ihmal etmemelidirler.

Bu hadîs-i şerîf ile mutabık olarak Bediüzzaman şöyle der;
"İ'lâ-yı Kelimetullahın bu zamanda bir büyük sebebi, maddeten terakki etmektir."
(Divan-ı Harb-i Örfî, s. 21)

Demek ki manevî terakki yanında maddeten terakki de elzemdir.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.