▪️Cenâb-ı Hak (cc), âyet-i kerîmede şöyle buyurur;
حَتّٰٓى اِذَا بَلَغَ اَشُدَّهُ وَبَلَغَ اَرْبَعٖينَ سَنَةًۙ
"Nihâyet gücü kemâle erip, (yaşı) kırk seneye vardığı zaman..."
(Ahkâf Sûresi, 15. Âyet-i Kerîme Meâli'nden)
Görüldüğü üzere kırk yaşa dikkat çekilir.
Bu âyet-i kerîmenin bir izahı mahiyetinde Nurlar'da şu ifadeler geçer;
"Yaş kırka baliğ olduğunda iyi olsun, kötü olsun ve nasıl bir ahlâk olursa olsun rüsuh peyda eder, meleke haline gelir, daha terki mümkün olmaz."
(İşârâtü'l-İ'câz, s. 107)
▪️Cenâb-ı Erhamü'r-Râhimîn ve Zât-ı Bâkî-yi Ezel olan Allahu Teâlâ (cc), şöyle der;
يُقٖيمُونَ الصَّلٰوةَ
"Namazı ikâme ederler"
(Bakara Sûresi, 3. Âyet-i Kerîme ve Meâli'nden)
"Namazı ikâme etmek"; baştan savma, âdet yerini bulsun kabilinden, üşenerek, ağırdan alarak değil, "namazdan çalmadan", "aradan çıkarmadan", özenle, kararlılıkla, huşû ile, canlı bir şekilde, Son vaktine bırakmadan ve gereklerini yerine getirerek, tâ'dil-i erkân üzere dosdoğru kılmaktır.
▪️Tüm insanlar kardeş değildir. Cenâb-ı Hak, insanları Kur'ân-ı Kerîm'de 3 grup olarak ele alır.
1- Mü'min
2- Kâfir
3- Münâfık
Peki kimler kardeştir?
اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ
"Mü' minler ancak kardeştir."
(Hucurat Sûresi, 10. Âyet-i Kerîme ve Meâli'nden)
▪️Resûl-i Ekrem (asm) akıllı kimseyi ne de güzel tavsif ediyor;
"Akıllı; nefsini kontrol altına alıp, ölümünden sonraki ebedi hayat için hazırlanan kimsedir."
(İbn Mace, Zühd, 31)
▪️Resûlullah (asm) Efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyuruyor;
"Kim sabah akşam 'Ben Rab olarak Allah'a, din olarak İslâm'a ve peygamber olarak Muhammed'e (asm) razı oldum' derse, yüce Allah kıyamet günü muhakkak ondan razı olur (ve onu rıza yurdu Cennetine koyar)." (İbn Mâce, Dua, 14)
Burada; Rab olarak Allah'ı (cc) kabul eden, O'nun (cc) emir ve yasaklarına tâbi olandır. Din olarak İslâm dinini kabul eden, bu dini her vechesiyle ile hayatına tatbik edendir. Resûl olarak da Hz. Muhammed'i (asm) kabul eden de, O'nun (asm) sünnet-i seniyyesine ittibâ ederek O'nu (asm) her şeyden daha çok sevmektir. İşte böyle bir hâlde bulunan kimseden, Cenâb-ı Hak muhakkak razı olur. Ve onu biiznillah Cennetine koyar.
▪️Hz. Ali (رَضِيَ اللهُ عَنْهُ) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Cenâb-ı Hak herhangi bir kuluna istiğfarı ilham etmişse, ona azap etmemeyi murad etmiştir."
(İhyâ-u Ulûmi'd-Dîn, 3:162)
Demek ki Cenâb-ı Hak, bizim içimize istiğfar etmeyi ilham ediyor ise biiznillah azap etmeyip o o tevbemizi kabul edeceğine bir karînedir.
▪️Hz. Musa (as), "İlâhî! Bana öyle bir amel göster ki, onu yapınca sen benden razı olasın!" diye dua etti. Allah Teâlâ (cc), "Sen buna güç yetiremesin!" buyurdu. O zaman Hz. Musa (as), secdeye kapanıp yalvardı. Allah Teâlâ kendisine şöyle vahyetti:
"Ey İmran'ın oğlu! Şüphesiz benim rızam, senin benim takdirime razı olmandadır." (Risale-i Kuşeyrî, s. 394)
Nurlar'da da geçtiği üzere;
"Her şey kader ile takdir edilmiştir. Kısmetine razı ol ki, rahat edesin." (Mesnevi-i Nuriye, s. 129)
Rivâyetten de anlaşıldığı üzere; Allah'ın rızası, Allah'ın takdirine razı olmamızdadır.
▪️Âciz bir abd, namazında اَلتَّحِيَّاتُ لِلّٰهِ der. Yani: "Bütün mahlukatın hayatlarıyla sana takdim ettikleri hediye-i ubudiyetlerini, ben kendi hesabıma, umumunu sana takdim ediyorum. Eğer elimden gelseydi, onlar kadar tahiyyeler sana takdim edecektim. Hem sen onlara, hem daha fazlasına lâyıksın." (Sözler, s. 361)
Namazda kade-i âhirede otururken اَلتَّحِيَّاتُ لِلّٰهِ dediğimizde, bu küllî ve umûmî mânâyı ne kadar tahattur edebiliyoruz?
▪️Şeytanın bir vesvesesi de "Sen bu ibadeti yapmaya layık değilsin" dedirterek, ibadetten alıkoymaktır. Eline tesbih alır kul, şeytan der ki; "Sen bu kadar günahkâr bir kulsun. Hangi yüzle Rabbini zikredeceksin?" Kul serer secdesini, tam tekbir getirecekken şeytan gelir ve der ki; "Bunca günahın var. Ne yüzle Rabbine ibadet ediyorsun?" Böyle böyle kulun Rabbi ile irtibatını kesmeye çalışır. Halbuki "Abd ile Ma'bud arasında en yüksek ve en latîf olan nisbet, ancak ibadettir." (İşârâtü'l-İ'câz, s. 85)
▪️Niyet-i hâlise ile yola çıkar isek, Tevfîk-i İlâhî bizi yolda bırakmaz.
Çünkü;
"Muvaffakiyet, niyet-i hâlisenin refîkidir.
مَنْ كَانَ لِلّٰهِ كَانَ اللهُ لَهُ" (*) (Âsâr-ı Bedîiyye, s. 477)
(*) "Kim Allah için çalışırsa, Allah da onunla beraberdir."