10 bin km öteden, payitahtı hilafetten, bir dünya cennetinden ayrıldılar ve suyun öte yanına, Asyanın uzağına, Moro’nun diyarına avdet eylediler. 9 Mayıs’ta Manila Uluslararası Havaalanına vardı ağabeylerimiz. Burada Kahraman Emre Ağabeyimiz onları bekliyordu. O gün Filipinlerin güneyine hareket edilmesi gerekiyordu, 24 saate yakın bir uçak yolculuğu olmuş ama durup dinlenmeden devam ederek bir diğer iç hatlar uçağı ile güneye gidilmesi programı vardı. Ne yazık ki uçak kaçırıldı ve bir gün Filipinlerin başkenti Manila’da geçirmek zaruri oldu.
Ve birer birer çıktılar, varış kapısından..
Said’e talebe olmuş, Özadalı Mekkiler, Eyüp sabrı taşıyarak geldiler... Said Nur Şahin burcunda, Hulusi bir Kutlu müjde ile geldiler. Fatih gibi Gökkaya’dan indiler... Tuğrul gibi Akpınarlar geçtiler... Selamet’e varmak için Aslan oldu herbiri, Yıldız oldu Mehmetleri, Yıldırım Orhanları... Salih Uçaklara binerek geldiler, Mücahid bir eda ile Süleymani bir seda ile Delikanlıyız dediler...
İhsan Kasım Essalihi Ağabeyimiz burada zaman ihtiyarladıkça Kur’an gençleşiyor manasını ve Kur’an’ın maanisini hıfzetmenin ehemmiyetini izah etti, sonrasında Said Özadalı Ağabeyimiz adeta Molla Habib oldu, İşaratu’l İcazdan Kur’an nedir tarifi nasıldır diye okuyor ve bizi zamanlar ötesi Kur’an iklimine götürüyordu. “Ben” demişti Üstadı, “Kur’an’ın sönmez ve söndürülemez bir güneş olduğunu bütün kainata ilan edeceğim.” işte Onun bir talebesi dünyanın bir ucunda Şems-i Kur’an’ı anlatıyor ve Kur’an talebelerini teşvik edip gayrete getiriyordu.
Bizi Basilan adasına, Yakan milletinin diyarına götürecek gemiye bindik. İki saat sonra ada sahiline yaklaştığımızda Adanın Vali Yardımcısı Al-Raşid Sakkalahul ve beraberindeki kalabalık bizi bekliyordu. Askerler tarafından yoğun bir koruma ekibi arasında yemyeşil adanın içlerine doğru arabalarımız hareket etmeye başladı. Adanın değişik noktalarında “Türk Ağabeyler hoş geldiniz” pankartları ve Türk bayrakları asılmıştı.
Adeta Hatem-i Tai’ye misafir oluyorduk, günlerden beri hazırlıklar yapmışlardı. Buradaki öğle yemeği ve namazından sonra artık Lamitan’a hareket edebilirdik.
Evet derme çatma bir binadan içeri girdiğimizde bu dersanenin sakini 10 masum yetim La İlahe İllallah, La İlahe İllallah, Muhammedun Rasulullah diye bizleri karşılıyordu. Medresenin hafta sonları 264 talebesi vardı.
Gözlerimiz artık ceyhun olmuştu. Türkiye de unutulmuş, uykusuzluk da... Garipler diyarındaydık... Garip demek acayip demektir evet Filipinler bir acayip diyar. Bir ekilip bin sümbül yeşerten diyar... Ve tuba lil guraba....