Filmlerimizde neden ezan sesi duyulmaz?

Erdoğan, verdiği röportajla ‘sinemada ezan’ tartışması başlattı

Sinem Vural'ın haberi:

Yılmaz Erdoğan, aylık sinema dergisi Film Arası’na verdiği röportajla ‘sinemada ezan’ tartışması başlattı.

Ünlü oyuncu, yapımcı ve yönetmen Yılmaz Erdoğan, Film Arası dergisine verdiği röportajla sanat dünyasını karıştırdı. Erdoğan’ın “Türkiye’deki bir sette günde beş kez ezan için durursun, ‘Aziz Allah’ dersin, beklersin, çay içersin ama filmde duyulmaz o ezan. Bir yabancı buraya geldiğinde mutlaka bir İstanbul sabahı uyanıp ezanı çeker. Sen de Batıcı kafalı biri isen ‘bunlar da bizi böyle gösteriyor’ dersin” sözlerine destek verenler kadar tepki gösterenler de oldu. Ümit Ünal, Reha Erdem’in yönettiği ‘Beş Vakit’ dahil birkaç örnek göstererek “Yılmaz Erdoğan sanırım ‘Beş Vakit’ adında bir filmi, ‘Ses’ ve ‘Ara’daki ezan sahnelerini bilmiyor. Ya da sadece popüler sinemayı kastediyor” dedi.

Tarık Akan (Oyuncu): Amacı iktidarla bağını güçlendirmek

Yılmaz Erdoğan’ın düşüncelerinin hiçbirine katılmıyorum. Tamamen yersiz bir açıklama, bunun böyle olmadığını herkes biliyor. Bence kendisi iktidarla olan ekonomik bağını geliştirip güçlendirmek için bu konuşmaları yapıyor.

Tunca Arslan (Sinema Yazarları Derneği Başkanı): Kafası karışık

Devrimlerin sanata darbe vurduğunu söylemek, en hafif deyimle, tarih ve özel olarak da sanat tarihi bilmemektir. Yılmaz Erdoğan, devrim nedir, karşı-devrim nedir, önce onları öğrenmeli. “Filmlerde ezana yer verilmez” gibisinden lafları ise açıkça bugünkü iktidara şirin görünme çabası olarak değerlendiriyorum. Türk sinemasının değişik dönemlerinden en az 500 film sayabilirim ezan sesi duyulan ve cami sahnesi bulunan. Röportajını okuduğum kadarıyla Yılmaz Erdoğan’ın kafası karman çorman, kavramları birbirine karıştırmış durumda.

Ümit Ünal (Senarist-Yönetmen): 30 yıl önce söylenmesi gereken sözler

Yılmaz Erdoğan, bu sözleri steril bir kültürel iklimde yaşadığımız 25-30 yıl önce dile getirseydi çok doğru bulabilirdim. Yer yer doğru ama hayli gecikmiş tespitler yapıyor. Bugün ülkemizin yaşadığı kültürel kopuşu dert edinen ve işlerinde yansıtmaya çalışan çok sayıda sinemacı var. Dine, din adamlarına önyargıyla yaklaşmayan, ezan ya da dini öğeler barındıran çok sayıda film var. İlk aklıma gelenler ‘Beş Vakit’, ‘Polis’, ‘Takva’, ‘Uzak İhtimal’... Kendi çektiğim, yazdığım birçok filmde de ezan sesine yer verdim. Kastettiği sadece popüler sinema ya da TV dizileri ise bilemem.

Twitter’dan cevap verdi

KIZGINLIĞIN HİÇBİR TÜRÜ SÜKUNET GETİRMEZ

Yılmaz Erdoğan, sözlerinden dolayı kendisini eleştirenlere Twitter’dan yanıt verdi: “Barıştırmak için söylenen küstürmek için kullanılmaz. Manşetlerle meramı sertleştirmek iyi niyetlilik olmaz. Beş sayfalık röportajın üç cümlesiyle kanaat geliştirilmez. Kızgınlığın hiçbir türü sükunet getirmez. Düşünce özgürlüğü uygulanır, sadece
talep edilmez.”

NE DEMİŞTİ?

Aylık Sinema Dergisi Film Arası’na konuşan ünlü oyuncu ve yönetmen Yılmaz Erdoğan, çarpıcı açıklamalarda bulundu. Sinemasından şiir anlayışına, güncel konulardan Türkiye’deki sanat algısına kadar birçok konuda görüşlerini paylaşan Yılmaz Erdoğan, toplum mühendisliğinin toplumsal değerlere büyük zarar verdiğini söyledi. Geçmişte yapılan devrimlerin en büyük darbeyi sanata vurduğunu belirten Erdoğan, ‘Batıcı kafayla Divan Şiirini madara ettiler’ dedi. Mizah için ‘Tehlikeli iştir; kellen gider’ diyen Erdoğan, ‘bizde günde beş kez ezan okunur ama filmlerde ezana yer verilmez’ eleştirisinde bulundu. İşte Yılmaz Erdoğan röportajından bazı başlıklar:

GELENEKLE BAĞI KOPARMAK ASIL DARBEYİ SANATA VURDU

“İran sinemasının kimlik oluşturduğu ve bizim bunu başaramadığımız doğru. Ama bizde olan bazı gelişmeler sebebiyle maalesef böyle oldu. Onlar bir tarihte toplanıp sözlüklerinin tamamını değiştirmediler. Kelimelerinin hepsini değiştirip herkesin kendini yabancı hissettiği bir alanda yeniden kendilerini tanımlamadılar. Dolayısıyla o geleneksel bağ kopmadı. Özellikle de şiirle olan bağları kopmadı; kaldı ki biz aynı havuzdan besleniyorduk, biz aynı insandık aslında. Bence bir garip, belli ölçülerde anlaşılır belli ölçülerde anlamlı yönleri de olan ama biraz bağnaz bir batıcılık kafası, halkın önüne sunulan yeni bir şeyler uğruna eskiyi tamamen çıkarmak, bir ağacın meyvesinin kökleriyle olan bağını kesmesi anlamına geldi ki aslında en çok darbeyi de sanat yedi bu yüzden.”

DİVAN ŞİİRİNİ MADARA ETTİK

“Divan şiirini madara ettik, Farsçayı, Arapçayı madara ettik. Sadece uzaklaşmadık bir de madara ettik. İngilizceyi, Fransızcayı, batı kültürünü, Amerika’yı kendi kafamızda yücelttik. Böyle eğitildik, böyle şekillendik. Şimdi Farsça bir şiir okuduğumda bir lise öğrencisi seninle alay eder. Çünkü ona öğretilmemiş. Kaldı ki benim okuduğum liselerde öğretildiği gibi öğretiliyorsa divan edebiyatı hiç öğretilmesin.”

SETTE EZAN VAR, FİLMDE YOK

“Türkiye’deki bir sette günde beş kez ezan için durursun, aziz Allah dersin, beklersin, çay içersin ama filmde duyulmaz o ezan. Bir yabancı buraya geldiğinde mutlaka bir İstanbul sabahı uyanıyor, ezanı bir çeker. Sen de Batıcı kafalı biri isen ‘bunlar da bizi böyle gösteriyor’ dersin. Yerelliğin bir numaralı şeyi din. Gelişim olarak materyalist bir kampın ağırlığı söz konusu. Buradaki materyalizmin bizdeki karşılığı laikliktir. Bu iş din eşittir yobazlık denklemine kadar gitti. Hepimize yansıyan din deyince gözümüzün önüne Cumhuriyet dönemi filmlerindeki deli, kötü kişiler geldi.”

Hürriyet-Risale Haber

Güncel Haberleri