Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Tâ-Hâ 56-64. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
56 . Celâlim hakkı için, (biz) ona (Fir‘avun’a, gösterilecek) mu‘cizelerimizin hepsini gösterdik; fakat (o) yalanladı ve (hakkı kabûl etmemekte) diretti.
57 . Şöyle dedi: “(Sen) sihrinle bizi yurdumuzdan çıkarmak için mi bize geldin, ey Mûsâ!”
58 . “Öyle ise, (biz de) mutlakā sana onun benzeri bir sihir getireceğiz; şimdi (sen,) bizimle kendi aranda bir buluşma zamânı (ve yeri) ta‘yîn et ki, ne bizim, ne de senin ona muhâlefet etmeyeceğimiz, (herkesin gelebileceği) uygun bir yer olsun!”
59 . (Mûsâ:) “Size va‘d edilen vakit (ve yer), bayram günü (toplanma yeri) ve insanların toplanacağı kuşluk zamanıdır” dedi.
60 . Bunun üzerine Fir‘avun dönüp gitti; hemen (bütün) hîlesini (sihirbazlarını) topladı; sonra (ta‘yîn edilen yere) geldi.
61 . Mûsâ onlara (o sihirbazlara): “Yazıklar olsun size! Allah’a yalan yere iftirâ etmeyin; sonra (O), bir azâb ile kökünüzü keser. (Allah hakkında) iftirâ eden, elbette hüsrâna uğramıştır” dedi.
62 . Buna rağmen (sihirbazlar Mûsâ hakkında yapacakları) işlerini aralarında tartıştılar ve fısıldamalarını gizli tuttular.
63 . (Sonunda kendi aralarında şöyle) dediler: “Doğrusu bunlar (Mûsâ ile Hârun), gerçekten iki sihirbazdır; sihirleriyle sizi yurdunuzdan çıkarmak ve en üstün olan yolunuzu (dîninizi) ortadan kaldırmak istiyorlar.”
64 . “Onun için (bütün) hîlelerinizi (sihirlerinizi) toplayın; sonra sıra sıra gelin! Bugün üstün gelen muhakkak kurtuluşa ermiştir!”