Fıtrî olmak hayatımızı kolaylaştırmak anlamına geliyor. Fıtrî olmayan şeyleri hayatımızdan çıkartmak bizi rahatlatacaktır. Mesela kendimizi mecbur hissederek yaptıklarımız, toplumun ve çevremizin, ailemizin ya da cemaatimizin bize dayattığı ve yapmazsak bizi bir şekilde cezalandırdığı şeylerin çoğu fıtrî olmayan şeylerdir. Evimize bir misafir geldiğinde en az beş çeşit yemek pişirmeye kendimizi mecbur hissetmemiz. Başkaları ile münasebette bulunduğumuz zamanlarda bir maske ile görünme isteğimiz hep fıtrî olmayan şeylerdir.
Fıtrî olup olamadığımızı anlamak için kendimizi nasıl hissettiğimize bakabiliriz. Kendimizi bir baskı ve cebir altında hissediyor, yalnız kaldığımızda ‘oh be kurtuldum, artık rahatım’ diyorsak bulunduğumuz ortamda fıtratımız üzere davranamıyoruz demektir. Fıtratını yaşayan insan rahattır, yaptığı hiçbir işi külfet görerek yapmaz, şevkle, severek ve isteyerek yapar. Zorluklara göğüs gererken de ‘ne kadar büyük yüklere tahammül ediyorum’ demez. Sabrı da fıtrîdir. Sevmesi, öfkelenmesi, nefret etmesi hep fıtrîdir. Görünüşü kurtarma derdinde değildir. Başkalara görünme derdinde değildir. Başkalarının dünyasında kendini yüksek bir yerlere yerleştirme derdinde değildir. Başkalarını da kendi dünyasında olduklarından daha yüksek bir yere yerleştirmediği gibi onları değersiz de görmez. Fıtrî insan adildir, her şeye Allah’ın o şeye taktir ettiği kıymet zaviyesinden bakar. Onları kendi iç dünyasında hak ettikleri yere koyar; ne fazla ne eksik.
Fıtrî davranabilen insan, fıtratını iyi tanır ve fıtratına uygun olan işlerle uğraşır, kendisini ilgilendirmeyen, fıtratını bozacak şeylere pirim vermez. Boyundan büyük işlerle uğraşmaya kalkmadığı gibi gayesine hizmet etmeyen pest işlerle de uğraşmaz. Sınırlarını bilir, haddini bilir, gücünü bilir. Hamasi laflara karnı toktur. Süslü laflara kapılıp gitmez. Surete değil hakikata bakar. Aldanmaz. Kendisi fıtrî olduğu için de fıtrî olmayanı hemen fark eder. Kendini beğendirmeye çalışan, sadece kendi çıkarlarını merkeze koyan insanları hemen tanır. Karşısındaki insanın gayesinin ne olduğunu ne amaçla hareket ettiğini fark eder. Karşısındakinin gurur ve kibri hemen gözüne çarpar.
Kainatla uyum içindedir. Kainattaki her şey gibi o da fıtratını yaşamaktadır çünkü. Kainat orkestrasının içinde ahenkle kendi enstrümanını çalan bir ferttir. Kışın arkasından baharın gelmesini ne kadar ahenkli buluyorsa hayatına çıkagelen hadiseleri de o kadar ahenkli bulur. Her şeyin ilahi bir program dahilinde işlediğini, zahiren uyumsuz gibi görünen aksaklıkların bile mutlaka o ahenk içinde önemli bir yeri olduğunu bilir.
Fıtrî insan insanlarla ilişkilerinde de açık ve nettir. Karşısındakiler, şüpheye atacak, acaba niyeti nedir diye sorgulatacak hallerden uzaktır. Nefsi hiçbir zaman karşısındaki insanın nefsi ile mücadeleye girmez. Araştırır, sorar, müzakere eder, mütalaa eder ama tartışmaz, çekişmez, güç yarışına girmez. Karşısındaki insan nefsine uyup ona saldırdığında karşı saldırıya geçmez, bunun karşıdakinin nefis ve şeytanından geldiğini bilip, kendi nefsini o nefsin önüne çıkartmaz.
Fırtî insan kimsenin yolunu tıkamaz, karşısına dikilip önünü kesmez. Her zaman muhataplarının arkasında onlara yardımcı ve teşvik edicidir. Şevk kırmaz, şevklendirir, moral bozmaz moral verir, kötülemez, hayra yönlendirir.
Fıtrî insan nerede nasıl davranacağını bilir. Çok keskin kalıpları yoktur, muktezayı hale mutabık hareket eder. Zerreden aldığı ders ile nereye girse oranın nizamına uygun hareket eder, buluttan aldığı ders ile vazifesi olmadığı zaman çok sessiz ve sakin öylece bekler vazife başına arş emrini alınca da yağmaya, yağdırmaya başlar.
Fıtrî insanın bir hedefi , gayesi vardır. Kendisini o gayeden alıkoyacak şeylerin peşine takılmaz, gereksiz teferruat ile oyalanmaz. Ona dışarıdan bakan herkes, “bu adamın bir işi var, bir hedefe doğru yürüyor ve çok mühim bir iş ile iştigal ediyor” der.
Fıtrî insan fıtrata uygun olmayanı atar, reddeder. Kendisine dayatılan fıtrî olmayan şeyleri kabullenmez. Ama usul adap da bilir kimseyi rencide etmez, dışlamaz, ötekileştirmez. Zarif, sade ve naziktir ama dirayetli ve metindir.
Öyle anlıyorum ki saymakla bitmeyecek fıtrî insanın vasıfları. İyidir işte güzeldir bir gül gibidir, kainat gibidir, zarif bir siyah kuğu gibidir. Bir evin içinde zerafetle süzülen bir yeni gelin gibidir. Çıkıntısız, zahmetsiz, müzahemetsizdir. Hırçın bir kedi gibi tırnaklarını çıkarmaz olur olmaz şeylere. Ama haksızlık karşısında da yırtıcı bir arslan gibidir, küfre karşı kükrer. Müminlere karşı kerim, kafirlere karşı şiddetlidir. Allah cümlemizi böyle kullarından eylesin…