Tahmidiye duası, Hz Ali Efendimiz (r.a)'in, İsm-i Azam olarak tespit ettiği “Ferd, Hay, Kayyum, Hakem, Adl ve Kuddüs” isimleri ile yapılan bir duadır. 19 ukdeden oluşan tefekkür dersi mahiyetinde çok tesirli, küllî bir duâdır. Bu dua hakkında Bediüzzaman Hazretleri Kastamonu Lahikası 166. Mektupta şöyle der:
"Çoktan beri benim hususî bir virdim ve hiç kaleme alınmayan ve mesleğimizin dört esasından en büyük esası olan şükrün en geniş ve en yüksek mertebesini ihata eden ve bende çok defa maddî ve mânevî hastalıkların bir nevi şifası olan ve İsm-i Âzam ve Besmeleyle dokuz âyât-ı uzmâyı içine alan ve on dokuz defa şükür ve hamdi âzami bir tarzda ifadeyle, tahmidâtın adetleriyle o eşyanın lisan-ı haliyle ettikleri hamd ü senâyı niyet ederek, o hadsiz hamdlerin yekûnunu kendi hamdleri içine alarak azametli ve geniş bir tahmidnâme ve teşekkürnâme bulunan ve Sekine'deki esmâ-i sittenin muazzam yeni bir dersini izhar etmeye sebep olmasıdır."
Tahmidiye duasının içeriğine baktığımızda en büyük nimet olan İman ve Nübüvvet sıkça tekrarlanır. Fakat bu tekrarlarda bütün kâinatı ilim ve kudretiyle ihata eden Allah’ın rububiyetine ve zerrelerden yıldızlara kadar cüz’î ve küllî her şey onun kabza-i tasarrufunda ve kudret ve iradesiyle olduğuna kat’î iman etmiş bir kalp ile olması için mevcudattan örnekler verilerek kâinat müşahede edilir. Çünkü ‘Bir Allah var’ deyip, bütün mülkünü esbaba ve tabiata taksim etmek ve onlara isnad etmek, hâşâ hadsiz şerikleri hükmünde esbabı merci’ tanımak ve herşeyin yanında hazır irade ve ilmini bilmemek ve şiddetli emirlerini tanımamak ve sıfatlarını ve gönderdiği elçilerini, peygamberlerini bilmemek, elbette hiçbir cihette Allah’a iman hakikatı onda yoktur.
Mesela; tahmidiyede bitkiler, ağaçlar ve yaprakları, çiçekleri, meyveleri, çekirdekleri sayısınca ve yaptıkları tesbihler ve ettikleri hamdler adedince, yiyecekteki ikram ve nimetlerine karşı; yemekler, nimetler sayısınca ve bunların çeşitleri, kokuları, tat ve parçaları adedince hamd edilir.
Bu misaller Kerîm-i Mutlak olan Rahman-ı Rahim’in misafirlerine, rahmet tarafından ihzar edilen hadsiz taamların ayrı ayrı ve güzel kokularına ve muhtelif, süslü renklerine ve mütenevvi, hoş tatlarına ve her zihayatın zevk ve sefasına yardım eden cihazları, ikram ve kerimiyyet-i Rabbaniyyenin gayet şirin cemalini ve gayet tatlı güzelliğini okuyucuya tefekkür ettirir.
Ayrıca Fettah ve Musavvir isimlerinin tecellileriyle başta insan olarak bütün hayvanatın, su katrelerinden açılan pek çok mânidar suretlerine ve bahar çiçeklerinin habbe ve zerreciklerinden açtırılan çok câzibedar sîmalarına bak, fettahiyyet ve musavviriyyet-i İlâhiyyenin mu’cizatlı cemalini görmesini sağlayacak misaller verir.
Bu misaller ile Allah’ı zikreden ve O’na hamd eden kişi tevhid-i hakîkiye erişir. Böylelikle her şey üstünde Allah’ın sikke-i kudretini ve hâtem-i rubûbiyyetini ve nakş-ı kalemini görmekle, doğrudan doğruya her şeyden Onun nuruna karşı bir pencere açıp, Onun birliğine ve her şey Onun dest-i kudretinden çıktığına ve Ulûhiyetinde ve Rubûbiyetinde ve mülkünde hiçbir veçhile, hiçbir şeriki ve muîni olmadığına, şuhûda yakın bir yakîn ile tasdik edip iman getirir ve bir nevi huzur-u daimî elde eder.
Bediüzzaman Hazretlerinin hususi virdim dediği tahmidiye duasında olduğu gibi mütefekkirane mahiyete sahip evrad-u ezkar ile Allah’a yönelmesinin temel sebebi bütün ulûm-u hakikiyenin esası ve madeni ve nuru ve ruhunun mârifetullah olması ve onun üss'ül-esâsı da iman-ı billah olmasıdır. (Sözler, 294.)
Çünkü Allah'ı ve Ona ulaştıran yolları bilmeyen kişi, mârifet sahibi olarak vasıflandırılmaz. Bu özelliği taşıyan kimse ise, kendisini Allah ile beraber hisseder ve mârifet ile Onu müşahede eder. İşte tahmidiye duasını okuyan, eşyanın lisan-ı haliyle ettikleri hamd ü senâyı niyet ederek, o hadsiz hamdlerin yekûnunu kendi hamdleri içine alarak azametli ve geniş bir tahmidnâme ve teşekkürnâme ile huzura erişir.