-İşârâtü’l-İʻcâz’ın ilk baskısı ne zaman hangi matbaada yapılmıştır?
İşârâtü’l-İʻcâz’ın ilk baskısı Evkaf-ı İslâmiye Matbaasında 1918 yılında yapılmıştır.
-Bediüzzaman’ı İşârâtü’l-İʻcâz’ı yazmaya neler teşvik etmiştir?
Bediüzzaman’ı Kur’an’ın i’câzını açıklamaya yönelik bir tefsir yazmaya sevkeden iki sebep olduğunu söylenebilir.
Birincisi, İngiliz avam kamarasında müstemlekeler nazırı Gladiston’un Kur’an hakkındaki “Bu Kur’an Müslümanların elinde bulundukça biz onlara hâkim olamayız. Ne yapıp yapmalıyız, ya Kur’an’ı ortadan kaldırmalıyız veya Müslümanları ondan soğutmalıyız.” sözleri, ikincisi ise aynı dönemde gördüğü rüyâ-i sâdıkasıdır. Bu rüya şöyledir: Kendisi Ararat Dağı denilen meşhur Ağrı Dağı’nın altındadır. Birden o dağ, dehşetli bir şekilde infilak eder. Dağ gibi parçaları dünyanın her tarafına dağılır. O dehşetli hal içinde iken merhûme annesi de yanındadır. Annesine “Ana, korkma! Cenâb-ı Hakkın emridir; O Rahîmdir ve Hakîmdir.” diyerek onu teskin etmeye çalışır. Aniden önemli bir zat belirir ve kendisine emredercesine “İʻcâz-ı Kur’ân’ı beyan et.” der ve bu sözü duyar duymaz uyanır.
Bediüzzaman bu rüyayı bir görevlendirme addeder. Artık Kur’ân’ın iʻcazını ortaya koymak, inkâr edenlere karşı Kur’ân’ın ilahî bir kelam olduğunu ispatlamak hayatının gayesi haline gelmiştir.
-İşârâtü’l-İʻcâz’ın yazıldığı dönem ve ortam nasıldır?
İşârâtü’l-İʻcâz tefsirinin müellifi Bediüzzaman, eserin girişinde “Tenbih” başlığı altında bu tefsiriyle ilgili olarak şu bilgileri verir: “İşârâtü’l-İʻcâz tefsirinin telifi, Birinci Dünya Savaşı’nın birinci senesinde, savaş cephesinde, kaynak ve müracaat edilecek eserler olmadığı halde telif edilmiştir. Savaş ortamının zorluklar ve sebep olduğu mahrumiyetler gibi çeşitli sebepler bu tefsirin çok veciz ve muhtasar bir surette yazılmasını gerektirmiştir.
-Fatiha suresinin tefsiri ve İşârâtü’l-İʻcâz’ın ilk yarısı neden daha mücmel ve muhtasar bir surette yazılmıştır?
Savaş ortamının zorluklar ve sebep olduğu mahrumiyetler gibi çeşitli sebepler bu tefsirin çok veciz ve muhtasar bir surette yazılmasını gerektirmiştir. Bunun yanı sıra şu başlıca sebepler vardır:
-O zaman, -Eski Said’in meramını veciz ve kısa ibarelerle ifade etmesine binaen- izaha müsamaha eder bir durumda değildi.
-Eski Saîd çok zeki talebelerinin anlayış derecelerini nazar-ı itibara alıyordu. Başkalarının anlayışını düşünmüyordu.
-Kur’ân’ın nazmındaki mucizekâr îcâzların en ince ve en yüksek yönlerini beyan ettiği için ibareler kısa ve yüksek gelmiştir.
-Bediüzzaman İşârâtü’l-İʻcâz tefsirinde Kur’ân’ın hangi iʻcaz vecihlerine daha çok değinmiştir?
ı. Gaybî haberleri
ıı. Hakâik ve ilimleri cem etmiş olması
ııı. Çelişki ve tenakuzlardan sâlim olması
ıv. Üslubunun acîb ve harika olması. Ayet ve sûre başlangıç sonlarındaki güzellikler.
v. Okuma-yazma bilmeyen bir ümmîden zuhuru
vı. Nazmındaki belağatın beşer takatinin fevkinde olması vs.
-Kur’an’ın nazmıyla mucize oluşunu Bediüzzaman İşârâtü’l-İʻcâz tefsirinde nasıl işlemiştir?
Kur’ân’ın nazmıyla mucize oluşu; âyetleri oluşturan kelime ve cümlelerin manayı en güzel şekilde ifade edecek bir surette seçilip dizilmesidir.
Bediüzzaman İşârâtü’l-İʻcâz’da, her âyetin tefsiriyle alakalı olarak kelimeler arasındaki nazmı açıklarken, kelimelerin hatta edatların nasıl yerli yerinde kullanıldığına dikkat çekmiş, bir kelimenin veya bir edatın benzerleri arasından seçilip tercih edilmesinin hikmetlerini açıklamış, böylece kâinât kitabının kelime ve harfleri olan varlıklar yerli yerinde yaratıldığı gibi, Kur’ân’daki her kelime ve harfin de yerli yerinde kullanıldığını göstermiştir.
Kaynaklar :
Süleymaniye Kütüphanesi, İzmirli İsmail Hakkı Kolleksiyonu, no: 157
Güllüce, Veysel; Bir İʻcaz Tefsiri: İşârâtü’l-İʻcâz fî Mezânni’l-Îcâz, Katre Uluslararası İnsan Araştırmaları Dergisi