Sorularla Münâcât-ül-Kurân

Funda DOĞAN

- Münâcât-ül-Kurân’ın kaynağı nedir, kim tertiplemiştir?

Münâcât-ül-Kurân; muhaddis İslam Âlimi Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevî Hazretlerinin Mecmuat-ül Ahzab isimli kitabının nakşibendi cildinde sayfa 86’da geçmektedir.

Münâcât-ül-Kurân, Hz. Osman'ın(r.a) tertip ettiği bir münacattır. Hz. Ali (r.a) tarafından rivayet edilmiştir.

-Münâcât-ül-Kurân’da hangi gayelerin gözetildiği ayetlerden iktibas edilmiştir? Maksat nedir?

Zat ve sıfât ve esmâ ve şuûn-u İlâhiye’nin kavl-i şârihi, tefsir-i vâzıhı olan ayetlerden iktibas edilmiştir.

Allah’ın Zâtı, sıfatları ve şuunatı hakkında mutlak bilgi kaynağı Kur’ân’dır. Bu gaybî ve sonsuz hakikatler ancak vahiy ile anlaşılabilir. Allah, kendisini Kur’ân’da anlatmış olduğundan, doğrudan vahyin dili ile münacatta bulunmak duaya azim bir kutsiyet kazandırmaktadır.

-Bediüzzaman Hazretleri bu kudsi münâcat için ne demiştir?

“Çok parlak ve çok kıymettar ve sevabı çok yüksek ve Kur'ân'ın harika belâgatindeki i'câzin lem'alarını taşıyan emsalsiz bir münâcâttır. Bu münâcât aynen Cevşen ve Celcelûtiye gibi gâyet kudsîdir ve âyetlerin sarîh lâfızlarını alması cihetiyle onlardan daha yüksektir.” demiştir.

- Münâcât-ül-Kurân’ın Risale-i Nur hizmetinin esası ile ilişkisi nedir?

Bediüzzaman risalelerde "Sıfat-ı Kelam'ın kitabı" olan Kur'an ile "Sıfat-ı İrade'nin Kudret kitabı" olan kâinat arasındaki ilişkinin tamamlayıcı mahiyetini önemle vurgular. Çünkü kâinattaki ahengin anlaşılması için insan Kur'an'a muhtaçtır; hadisattaki ahenk ancak Kur'an ile anlam kazanabilir. Bu ahengi vahyin rehberliğinde anlamlandıran insanoğlu marifetullah yolculuğunda terakki eder böylece münacat ve niyazları azim bir kıymet kazanır.

Nitekim Münâcât-ül-Kurân’da iktibas edilen ayetler de doğrudan Allah’ı anlatan veya Allah hesabına kâinatı okuyan ayetlerdir.

-Münâcât-ül-Kurân’da tertip sırası takip edilerek Fatiha ile başlayıp Nas suresindeki ayetlerden sonra Saffat Suresinden 3 ayet (180-182) ile bitmesinin hikmeti nedir?

Münâcât-ül-Kurân vahyin diliyle kâinatı baştanbaşa nurlandırıp, zulümat karanlıklarını dağıtıyor, gafletleri, tabiatları parça parça ediyor; ehl-i gaflet ve ehl-i dalâletin altında saklanmak istedikleri perdeleri yırtıyor, kâinatı envâıyla pamuk gibi hallaç ediyor, taraklarla tarıyor. Ehl-i dalâletin boğulduğu en son ve en geniş kâinat perdelerinin arkasında envâr-ı tevhidi gösteriyor. Saffat suresinin son ayetleri ise putperestlerin sûre boyunca üzerinde durulup eleştirilen tanrı telakkilerinden sonra, Allah kendisine isnat ettikleri yanlış nitelemelerden Zat’ını tenzih etmektedir. Bu âyetler, Allah’ı takdis ve tenzih ederek övgüyle anmanın ve peygamberleri yâdetmenin en güzel ifadeleri olduğu için, özellikle Kur’an’dan bir parça okunduktan ve dua edildikten sonra bu üç âyetin okunması müslümanlar arasında gelenek halini almıştır.

Ayrıca, Hz. Ali (ra)’dan rivâyet edilmiştir ki: “Her kim kıyâmet günü, amellere verilen mükâfâtlardan tam ölçekle sevinmeyi isterse, bulunduğu meclisten kalkacağı zaman son sözü, bu üç âyet-i celîleyi (180, 181 ve 182. âyetleri) okumak olsun!” (Nesefî, c. 4, 51)

-Münâcât-ül-Kurân’ın sonundaki Saffat Suresinden 3 ayet (180-182) hangi risalelerin sonunda geçmektedir?

Saffat Sûresi’nin 180-182 âyetleri, Bediüzzaman’ın, Ramazan-ı Şerif’e dair yazdığı Ramazan Risalesi ile Desise-i Şeytaniye Risalesi’nin sonunda geçmektedir.

Bu iki risale, enfüsî ve afakî âleminde, kulun terbiyesini anlatır.

-Münacatü’l-Kur’ân’da secde âyeti var mıdır? Varsa hangi âyetlerdir?

Münâcâtü’l-Kur’ân’da iki adet secde âyeti vardır. Bunlar okunduğunda secde yapmak vaciptir. Bu âyetler şunlardır:

“Nahl” başlığı ile verilen âyetlerin ikincisi secde âyetidir. Bu âyet Nahl Sûresinin 49. âyetidir.

“Neml” başlığı altında verilen âyetlerin ilki de secde ayetidir. Bu âyet de Neml Sûresinin 25. âyetidir.

Son Söz Yerine;

Çok parlak ve çok kıymettar ve sevabı çok yüksek ve Kur’ân’ın harika belagatındaki i’câzın lem’alarını taşıyan bu emsâlsiz münacatı hüşyar bir kalple okumamızı Cenab-ı Hak nasip etsin.

"Subhane rabbike rabbil izzeti amma yesifun; veselamun alel murselin; vel hamdülil lahi rabbil alemin." Saffat 180-182

"Kudret ve izzet sahibi Rabbin, insanların her türlü tasavvurunun üstünde (bir yüceliğe sahip)tir. O'nun bütün elçilerine selâm olsun! Ve hamd, bütün âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur!"

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.