Önceki adı Gavur dağı, dibindeki dört yol kavşağındaki adı “Kömürler” olan Nurdağı, medeniyetlerin doğduğu Mezopotamya ve Akdeniz Bölgesi arasında geçiş yolu üzerinde bulunur. İlçe merkezi olmasa da bağlı köy ve beldelerin kuruluşu ilk çağlara dayanır.
Hıristiyanlığın ilk zamanlarında Cebeli Bereket ve Nur Dağları ilk Hıristiyanların yerleştikleri yer olmuştur. Roma İmparatorluğunun bölünmesi ile Nurdağı Bizans İmparatorluğu’nun hakimiyeti altına girmiştir. Hz. Ömer’in hilafeti zamanında hicri 18 yılında Hz. Ukkaşe komutanlığında bir ordu Kilis, Antep, Maraş ve Malatya illerini fethetmek üzere görevlendirilmiş böylece Nurdağı bölgesi Müslümanların hakimiyeti altına girmiştir. Alparslan’ın Malazgirt zaferinden sonra Türklerin hakimiyetine giren Nurdağı, Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı hakimiyetine girmiştir. İlçe merkezinin ilk kuruluşu ise 1929 tarihinde kurulan ve halen ilçe merkezinde faaliyet gösteren TCDD yolları istasyonun kurulmasıdır. 1972 yılında E 24 Karayolunun yapılması ile hızlı nüfus almaya başlamış ve 1976 yılında Belediyelik olmuş, 1990 yılında bakanlar kurulu kararı ile ilçe statüsü kazanmıştır.
“Gavur Dağı”nın ismi tarihte birkaç kez değiştirilmiş.
Ortaçağda Diyar-ı İslam ve Diyar-ı Rum sınırını oluşturduğu için bu dağlara Kafirdağı=Gavurdağı deniliyormuş.
Osmaniye'nin kurucusu ve isim babası büyük devlet adamı Ahmet Cevdet Paşa 1865'te Cebel-i bereket ismini verdi. İsmet İnönü devr-i iktidarında, antik Yunan klasiklerinin Türkçeye çevrilip Bakanlıkça yayınlandığı yıllarda, Hasan Ali Yücel'in Milli Eğitim Bakanlığında bu dağlara antik Yunan dilindeki “Amanos Dağları” dendi. Yunanca “Amanos” adına tepki gösteren halkımız hem dağa hem de dağın arkasındaki “Kömürler” kasabasına Mekke'deki “Nur Dağı”nın ismini verdi. Atlaslara “Nurdağları” diye işlendi.
Efendim yazının buraya kadar olan bölümünün tahmin edeceğiniz üzere internet üzerinden, yani “Google” ansiklopedisinden temin edildiğini anlamışsınızdır.
Şimdi işin asıl enteresan olan ve kamuoyunun bilmediği bir sırrı dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Üstad Bediüzzaman Said Nursi, veda yolculuğu olan Isparta’dan Urfa’ya gidişinde Osmaniye ili üzerinden geçen eski Adana-Gaziantep yolu, Hasanbeyli, biraz daha yukarı çıkınca gürül gürül akan suların güzergâhı olan Almanpınarı denilen yerden geçerek “Gavur Dağı”nın zirvesine varınca araba durdurulur.
Bundan sonrasını İslâm Yaşar’ın kaleminden öğreniyoruz.
“Gâvur Dağı’nın başına çıktıklarında güneş yeni doğmuş koca dağı gül renkli bir nurla sarmaya hazırlanıyordu. Manzara en ölgün ruhları bile diriltecek kadar güzeldi. Bediüzzaman zirveye çıkınca arabayı durdurdu. İlk anda arabadan inmek istediyse de hava çok soğuk olduğu için inmedi. Arabanın cam kenarına yaklaştı ve bu an be an değişen manzarayı seyretti.
“Güzel gören güzel düşünür güzel düşünen hayatından lezzet alır” demişti bir zamanlar. Şimdi o sözünü de aynıyla yaşıyordu âdeta. Bu güzel manzara karşısında bütün dertlerini unutmuş derin bir tefekkür ve temaşaya dalmıştı. Artık gönlü hazan olmayan bahar mutluluğu içindeydi
“Ne derler bu dağa?” dedi bir süre sonra yanında duran Zübeyir’e.
“Bu dağa Gâvur Dağı derler üstadım.”
“Hayır o çirkin isim bu dağa yakışmamış. Bundan sonra bu dağın adı Nur Dağı olsun.”
“Olsun Üstadım.”
Adını koyduğu son nur menzili olmuştu Nur Dağı.
Yolculuk esnasında ve zaman zaman söylediği; “Tesadüf, şirk ve tabiattan teşekkül eden fesat şebekesinin alem-i İslamdan nefiy ve ihracına Risale-i Nurca verilen karar infaz edilmiştir” sözünü burada da tekrar ediyor.
Evet bir bölgenin ismi zorlamadan, dayatmadan suhuletle değişimin hikayesi böyle.
İnsanlar o dağın ismini Nur Dağı olarak kullanmışlar. Dağın ovaya inişinde dört yol kavşağı ve tren istasyonu olan eski adı “Kömürler” kasabasının halkın isteği ile 1990 yılında hem ismi değiştiriliyor hem ilçe oluyor.
O bölgedeki hem dağın adı hem dibindeki ovada yer alan ilçenin adı “Nur Dağı” oluyor.
Özel tanıtım kampanyaları, resmi dayatmalar olmadan asrın sahibinin manevi temennisi fıtri ve halkın ortak vicdanının tezahürü olarak kömürden nura değişiyor.
Zira zamanın sahibi inançsızlık göstergesi olan “gâvur düşünceleri” inanç ve vicdanlarda nura dönüştürdüğü gibi yer isimlerinde bile gerçekleştirmesinin bir örneğidir.