Gazeteci gazeteciye bunu yaparsa...

Ergenekon, Balyoz, Kafes ve Poyrazköy gibi davalara ilişkin haber yapan gazetecilerin mağduriyeti artarak devam ediyor.

Zaman, Taraf, Yeni Akit, Star, Bugün ve Yeni Şafak'a açılan dava sayısı 4 bini buldu. Bu tablonun yanında, bir de gazetecilerin meslektaşlarına açtığı davalar var. Bu durumda gazeteciler ne yapıyor?

Türkiye'de birçok alanda demokratikleşme adına önemli adımlar atılıyor. Konu demokrasinin vazgeçilmezlerinden basın özgürlüğü olunca, söz konusu adımlar biraz yavaş atılıyor gibi... Çünkü son birkaç yılda gazetecilere açılan dava sayısı 5 bini geçti. Öyle ki kimi gazeteler yayın toplantılarını adliye koridorlarında yapmak zorunda kalıyor. Muhabirler bir duruşmadan çıkıp ötekine yetişme telaşındayken, yöneticiler de haber takibi yapacak muhabir bulamamanın sıkıntısını yaşıyor. Türkiye'nin istenmeyen bu tablosu, '2010 Türkiye Avrupa Birliği İlerleme Raporu'na da yansıdı. Raporda bu durum için 'Türkiye'ye yakışmıyor' değerlendirmesi yapıldı.

Güçler ayrılığı ilkesi yasama, yürütme ve yargı şeklinde sıralanırken basının da gayri resmi dördüncü kuvvet olduğu söylenir. Bu değerlendirme basının sistem içindeki gücünü açıkça gösteriyor. Ancak geçmişten bugüne basının bu gücü farklı yollarla kırılmak isteniyor. Kimi zaman siyasi iktidarlar, kimi zaman da yargı erkini elinde bulunduranlar basınla sürekli sürtüşme halinde oluyor. Bu mücadele neredeyse evrensel bir gerçeklik halini aldı. Zira yurtdışında da Türkiye'dekine benzer bir durum yaşandığına şahit oluyoruz.

Gazeteciler ise yargının kendilerine yönelik bu kıskacını televizyon ekranlarında hararetli bir şekilde tartışıyor. Ancak bunu yaparken bir gerçekliği de ihmal ediyorlar gibi! Zira basının bağımsızlığı, fikir ve ifade özgürlüğü gibi demokrasinin belirtilerini derinden vurgulayan kalemler, birbirleri aleyhine dava açabiliyor. Öyle ya ülkemizde ağır yazılar kaleme alınıyor, hakaretin ötesine varan üslup kullanılıyor. Peki, bu durumda gazeteciler ne yapıyor? Bazıları adliyeye başvururken, bazıları da basın özgürlüğüne söyledikleriyle çelişmemek adına dava açmak yerine muhatabına köşesinde cevap vermeyi tercih ediyor. Böylece basın özgürlüğüne inandıklarını ispatlamış oluyorlar. f.turan@zaman.com.tr

Mehmet Altan (Star Gazetesi): Hakaret içeren yazıları dava ediyorum
Altan'a gazeteciler tarafından açılmış dava bulunmuyor ancak kendisi dava açmış. O, Türkiye'de düzeyin kaybolduğu düşüncesinde. Bu yüzden de suç haline gelen ve hakaret içeren yazıları dava ediyor. Bu yazıları eleştiri olarak kabul etmiyor. Bunları kaleme alanlar için de 'fikrini söyleyenler üzerinden yer edinmeye çalışanlar' değerlendirmesini yapıyor. Ona göre Türkiye'de iki kategori var: İşini yapmaya çalışanlar ve onlarla uğraşanlar. Altan, insanları yıpratmaya yönelik, ortaya belge koymadan hatta küfür de ederek yazanları mahkûm ettirdiğini söylüyor ve ekliyor: "Standartlarında ciddi yayın organlarında yeri olmayan ve su sinekleri gibi kalıcılıkları olmayan insanların şahsımla ilgili ölçüyü iyice kaçırdığı yazılara dava açıyorum."

Mümtaz'er Türköne (Zaman Gazetesi): Dava açmam, açana da saygı duyarım
Türköne, hiçbir gazeteci hakkında davacı olmamış, kendisine açılan davalar var elbette. Hakaret içeren yazılara dahi dava açmıyor; ancak insanların rahatsız olduklarında dava açma haklarına da saygı duyuyor. Bazı yazarların kalemlerinin çok ağır olduğunu hatırlatıyor: "Bu kişiler farklı şekilde susturulamıyor. Tek çare dava açmak oluyor, bir nevi davayla susturuluyor. Bu açıdan da faydası olmuyor değil."

Mehmet Baransu (Taraf Gazetesi): Ben, eleştirisini karikatürlerle yapanı severim!
Türkiye'nin gündemine oturan haberlere imza atan Baransu'nun 40 kadar davası bulunuyor. Hürriyet yazarı Soner Yalçın kendisine dava açmış. Buna rağmen Baransu gazetecilere dava açmıyor, açıklama yazmayı tercih ediyor. Çok ağır bir hakaret yoksa dava açılmasını da doğru bulmuyor. Bir gazetecinin, gazeteci hakkında iddiası varsa buna köşesinde cevap vermesi gerektiğini düşünüyor. Yazıda konuya açıklık getirilip karşı tez savunulabilir. Ama hakaretin boyutu ileri düzeydeyse kesinlikle dava açılmalı. Bir de Baransu'nun sevdiği bir şey var; karikatürle eleştirilmek. Onu birkaç kez karikatürle eleştirmişler ve bu durumdan çok keyif almış. Karikatürde hakaret yokmuş, eleştirel bir şekilde çizilmiş. Bu yüzden de dava etme gereği duymamış.

Önder Aytaç (Samanyolu Haber): Yazıya yazıyla cevap verince etkisini hemen gösteriverdi
Aytaç'a açılmış 15 kadar dava var. Kendisi hiç dava açmamış. Hanefi Avcı ve Ergenekon hakkında yazdıkları başına dert olmuş. Aytaç'a göre, bir ülkede düşüncenin suç sayılması, hukukun sağlıklı işlemediğinin göstergesi. Aytaç, davalarla gözdağı vermek yerine, otokontrolü işletmenin yararlı olacağı kanaatinde. Yazar; Ruşen Çakır, Oray Eğin, Emin Çölaşan ve Soner Yalçın'a dava açmayı düşünmüş ama vazgeçmiş. Olabildiğince müsamahalı yaklaşmaya çalıştığını söylüyor ve ekliyor: "Aslında dava açılabilir ancak onun anlayacağı şekilde davranmak daha anlamlı. Hem sabır hem de ahlak kurallarını aşan yazılara kendisinin anladığı dilden cevap verince daha sonraki seferlerde benzeri etik kuralları aşan yazıyı yazmadığına şahit oldum."

Yıldıray Oğur (Taraf Gazetesi): Dava açmak mı? Bana göre değil!
Oğur'a açılmış birkaç tane dava bulunuyor, kendisi hiçbir gazeteciye dava açmıyor. Çünkü bunu hukuk üzerinden çözmeyi doğru bulmuyor. Hakaretlere daha çok kalemiyle cevap veren Oğur, mahkemeye gitmenin benimsediği bir anlayış olmadığını söylüyor. Gazeteciler hakkında çok ağır yazılar kaleme alındığını düşünen Oğur, "Tahammülsüzlük had safhada. Gazetecilerin gazetecilere bana şu şekilde hakaret etti diyerek bunu adalete taşımalarını hoş bulmuyorum ancak bazıları da hak etmiyor değil." diyor.

Ali İhsan Karahasanoğlu (Yeni Akit Gazetesi): Basın özgürlüğü adına bir dava bile açmadık ama bize açılan çok!
Karahasanoğlu'na son bir yılda yaklaşık 15 tazminat, 10 tane de ceza davası açılmış. Genel dava sayısı ise 200'ün üzerinde. Ona en çok Aydın Doğan, Oktay Ekşi ve Ahmet Hakan Coşkun dava açmış. Gazetecilerin açtığı davalara en fazla muhatap olan gazetede olduklarını anlatan Karahasanoğlu, gazetecilere dava açılmasını doğru bulmuyor. Şahsi hakaret varsa bunu mahkemeye intikal ettirmek yerine kalemleriyle cevap veriyorlar. Karahasanoğlu, sebebini şöyle açıklıyor: "Basın özgürlüğü hakaret etmeyi içermez. Bunu tartışırken mahkemeye birkaç dava da biz götürmemeliyiz. Cevap verme imkânımız varsa köşelerimizde vermeyi uygun görüyoruz. Bu şekilde basın özgürlüğüne katkıda bulunduğumuzu düşünüyoruz."
Zaman
 

Toplum Haberleri