Gebze okuma programı veya bulutların ötesi

Levent BİLGİ-

2010’un ilk dakikalarında İstanbul’un üzerindeyim. Her yer ışıl ışıl, her yer rengarenk. Gebzeli arkadaşlarımız Cuma tatilini fırsat bilerek 3 günlük bir “büyükler okuma programı” tertiplemişlerdi. Manisa, İzmit, İstanbul, Balıkesir, Bolu gibi çevrelerden de katılımlarla sayımız 50 civarındaydı.

Bu güzel üç günü anlatmak mümkün değil. Adeta dünyadan soyutlanıp ahiret âlemlerine seyahat ettiğinizi hissediyorsunuz. Aman Allahım o ne güzel insanlar. Orta okulun, lisenin bunalımlı yıllarında benim ve bir çok arkadaşın kahrını çeken İsmail Ömerreisoğlu oradaydı. İnebolulu İsmail abi ilk tanıştığımızda gencecik yeni mezun bir öğretmendi. Bana ilk defa bir bodrum katında Risaleyi o okumuştu. Yıllar var ki görüşmedik. Hep acaba bunca yıldan sonra manevi yönü nasıl diye merek ederdim. Yok böyle bir şey. O bir tarih öğretmeni ama bir Risale-i Nur profesörü. Sezgisi, algılaması, yorumları, bilgisi ile harika bir şey. O bir isimsiz kahraman. Tanışmamızdan 30 yıl sonra bir kez daha ona imrendim, onun gibi olmak istedim.

Bir de İrfan Sel var beni yaralayan. O bir esnaf. İlk tanıştığımızda nalburluk yapıyordu sanırım. Yani çivi, boya gibi şeyler satıyordu. Hâlâ esnaflık yaptığını fark ettim fakat program boyunca neredeyse dünyevi hiçbir şey aklımıza gelmediği için şimdi ne ile meşgul olduğunu soramadım. İrfan abi bir ahlak ve fazilet abidesi. Son derece kibar ve nazik bir insan. Onunla konuşurken “hah işte diyorsunuz, bir Kur’an talebesi tam da böyle olmalı.” İrfan abi konuşurken önünde eriyorsunuz. Tevazu ve ihlasın cisimleşmiş halini görüyorsunuz. Şimdiki esnafların geneli maalesef çok dünyevi oluyorlar. Onlar için işleri hep en ön planda. Ama İrfan abi için Allah’a kul olmak her şeyin ötesinde. O hayatını Kur’an’a, Risaleye,  adamış biri. Bir Risale yorumları, dersi var hayretler içinde dinliyorsunuz. Allah bir çiviciden neler çıkarıyormuş  görüyor, hem seviniyor, hem hayrete düşüyorsunuz. (Bu bölümü  bizden adam olmaz deyip her fırsatta ağlayıp sızlanan, öğrencilerime atfediyorum.)

Bir de hasta adam var. Halil Köprücüoğlu. Evde hasta yatarken bir telefon geliyor kendisine Gebze’den. Risale okumaya çağırıyorlar Halil ağabeyi. O her tarafı hasta adam diriliyor birden bire. Oğlu isyan ediyor, “sen hastasın hiçbir yere kımıldayamazsın.” O da biliyor babasını tutamayacağını. “Bir daha bize hastayım deme, kesinlikle dinlemeyeceğiz seni.” Halil abi üç gün boyunca öylesine canlı, öylesine müdakkik ki hasta olduğuna inanasımız gelmiyor.

İsmail, İrfan, Halil ağabeyler ve Manisa’dan farklı yerlerden gelen onlarcası. Bunlar bu ülkenin isimsiz kahramanları. Bunlar iman kahramanları. İmanı anlamak, yaşamak, Marifetullah, Muhabbetullah, Allah’ın rızası dışında hiçbir düşünceleri yok. Dünya hırslarına gem vurabilmiş insanlar. Bütün dertleri kendileri ve imansızlıkla. Onlar isimsiz insanlar. Adlarının dünya ehlince anılmasını bile istemiyorlar. Allah’ın yanında anılsın yeter diyorlar. Okumak, anlamak, yaşamak ve anladıklarını paylaşmak istiyorlar. Ben de onlara imreniyor, onlar gibi olmak istiyorum.

Bir de Gebzeliler var. Kur’an hakikatlerine aç insanlar. Her an bu hakikatlerle muhatap olmak için çabalayan dostlarım. Onların bu iman ve Risale arzularını çok seviyorum. Yıllardır durmadan, usanmadan okumaya, yaşamaya, Risaleye talebe olmaya çalışıyorlar. Bu uğurda muhteşem bir iman, ihlas, uhuvvet sergiliyorlar.

Pazar gecesi güzel bir İstanbul gezisinden sonra, derslerime yetişmek için pazartesi 07:30 uçağına biniyorum. İstanbul’da kar yağıyor. Türkiye’nin her tarafı karlı, yağmurlu bulutlu. Her yeri kara bulutlar kaplamış. Aşağıdan bakarsanız göreceğiniz tek şey o siyah bulutlar. Uçağımız yükselip bulutları aşıyor. Doğuda tam karşımızda pırıl pırıl güneş parlıyor. Geride ay henüz tüm haşmetiyle  gülümsüyor. Tüm ülkenin üstü pamuk bulutlarla kaplı. Program boyunca ortalama gecede üç saat kadar uykudan dolayı ayakta zor duruyorum. Ama bir ışık parlıyor ötelerden. Şu an aşağıdan bakan milyonlarca insan her yeri karanlık, bulutlu görüyor. Oysa bulutları aşar, tepelere yükselirseniz her yerin pırıl pırıl, güneşin size sevinçle baktığını görürsünüz.

Arzla ve arzlılarla işim olmadığını bir defa daha hatırlıyorum. Benim yerim semalar. Ancak göklerde kendimi bulabiliyorum. Yol boyunca yine uyuyamıyorum.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.