Bugün unuttun bir gün daha gitti. Giden güne dönüp baktın mı neler neler gitti? Giden sen misin, gün mü, batan güneş midir yoksa hayat mıdır? Bak yarın da bir seneyi tamamlayıp başka bir seneye geçeceğiz. Her geçen saat, hayır dakika; o da değil her geçen saniye belkide salise bizi yeni bir güne mi yoksa seneye mi yaklaştırıyor ya da dünya namına yapacak işlere mi veyahut her zaman unuttuğumuz, arada sırada hatırlayıpta, hatırlayınca da yüzümüzün bir karış asılmasına, o anki zevkimizin zir-u zeber olmasına neden olan ölüme mi yakınlaştırıyor?
Günler ömür hanemizden kum saatindeki kumlar gibi tane tane bir biriyle yarışırcasına ardımıza düşerken, ardımızda kumtaşı kadar bir şeyler yapabildik mi diye dönüp geçen yılların başlarına verdiğimiz önem kadar onlara baka bildik mi? Her sene yılların başına geldiğimizde geçen yılı eskittiğimiz yara ve yamalar içinde bırakıp, bırakıp da o yıllar sararmış takvim yapraklarında defterlerde ve hatıralarda artık sakladığımız için mi seviniyor ve hazırlık yapıyoruz, yoksa aynen devamlılık etmekte kararlı olduğumuz için mi?
Niçin seviniyoruz güzel işler yaptığımız için mi? Bol haseneli, bol ibadetli geçtiği için mi? Kabir kapısına yaklaştığımız için mi, gelen senenin ilk sabahında gözümüzü açtığımızda dünya yeni bir halet mi alıyor, kuşlar farklı mı ötmeye başlıyor, ağaçlalar mevsimini şaşırıp çiçek açmaya başlayıp yeşermeye mi başlıyor ? Her zaman erken kalkıpta gittiğimiz okul ve iş hayatımız mı bitiyor ya da hayat mı bitiyor, ne değişiyor? Düşüncelerimiz mi kendimizi geçmişimizle karşımıza alıp sabaha kadar konuştuktan sonra değişmeye mi karar verdik?
Değişen neydi? Değişen yalnızca eskimiş sarı yapraklardaki sayılar mı yoksa o takvim içindeki hayatlar mı? Değişen ne? Sadece sayılar mı, soruyorum sana aynanın için deki ben değişin ne?
Gelecek seneye sevinmek...!
{{member_name}}
{{formatted_date}}
{{{comment_content}}}
YanıtlaYükleniyor ...
Yükleme hatalı.