Bismillahirrahmanirrahim
Sual: "İfrat ediyorsun, hayali hakîkat gösteriyorsun. Bizi de techil ile tahkir ediyorsun. Zaman ahir zamandır, gittikçe fenalaşacak."
Cevap: Neden dünya herkese terakkî dünyası olsun da, yalnız bizim için tedennî dünyası olsun? Öyle mi? İşte ben de sizinle konuşmayacağım, şu tarafa dönüyorum, müstakbeldeki insanlarla konuşacağım:
Ey üç yüz seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş ve sakitane Nurun sözünü dinleyen ve bir nazar-ı hafî-i gaybî ile bizi temaşa eden Said'ler, Hamza'lar, Ömer'ler, Osman'lar, Tahir'ler, Yûsuf'lar, Ahmed'ler, vesaireler!.. Sizlere hitap ediyorum. Başlarınızı kaldırınız, "Sadakte" deyiniz. Ve böyle demek sizlere borç olsun. Şu muasırlarım, varsın beni dinlemesinler. Tarih denilen mazi derelerinden sizin yüksek istikbalinize uzanan telsiz telgrafla sizin ile konuşuyorum. Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim; sizler cennetasa bir baharda geleceksiniz. Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır.
Biz, hizmetimizin ücreti olarak sizden şunu bekliyoruz ki: Mazi kıt'asına geçmek için geldiğiniz vakit, mezarımıza uğrayınız; o bahar hediyelerinden birkaç tanesini medresemin (Haşiye 1) mezar taşı denilen ve kemiklerimizi misafir eden ve Horhor toprağının kapıcısı olan kalenin başına takınız. Kapıcıya tenbih edeceğiz; bizi çağırınız. Mezarımızdan Henien leküm (Sizi tebrik ederiz.) sadasını işiteceksiniz...
Şu zamanın memesinden bizimle süt emmeyen ve gözleri arkada maziye bakan ve tasavvuratları kendileri gibi hakîkatsiz ve ayrılmış olan bu çocuklar, varsınlar Şu kitabın (Haşiye 2) hakaikını hayal tevehhüm etsinler. Zîra, ben biliyorum ki; Şu kitabın mesaili, hakîkat olarak sizde tahakkuk edecektir.
Ey muhataplarım! Ben çok bağırıyorum. Zîra, asr-ı salis-i aşrın, yani on üçüncü asrın minaresinin başında durmuşum, sûreten medenî ve dinde lakayd ve fikren mazinin en derin derelerinde olanları camie davet ediyorum.
İşte ey iki hayatın rûhu hükmünde olan İslamiyeti bırakan iki ayaklı mezar-ı müteharrik bedbahtlar! Gelen neslin kapısında durmayınız. Mezar sizi bekliyor; çekiliniz. Ta ki, hakîkat-i İslamiyeyi hakkıyla kainat üzerinde temevvücsaz edecek olan nesl-i cedid gelsin!.. (Tarihçe-i Hayat)
Haşiye 1: Medresetü'z-Zehra'nın Van'daki nümûnesi olan ve vefat eden Horhor Medresesinin mezartaşı hükmünde bulunan Van Kalesi demektir.
Haşiye 2: İstikbalde telif edilecek Risale-i Nur Külliyatını hiss-i kable'l-vuku ile haber veriyor.
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
ASR : Yüzyıl; ikindi namazı vakti.
ASR-I SÂLİS-İ AŞR : On üçüncü yüzyıl.
BEDBAHT : Bahtsız, mutsuz, kötü, fenâ.
CENNETÂSÂ : Cennet gibi.
HAKAİK : Gerçekler, hakîkatler.
İFRAT : Aşırı, aşırılık, haddinden geçme, pek ileri gitme.
KIT'A : Dünyanın kara parçalarından her biri.
LÂKAYD : Karışmayan, kıymet ve ehemmiyet vermeyen, ilgisiz.
MÂZİ : Geçmiş zaman; geçen, geçmiş olan.
MESÂİL : Meseleler. Dersleri
MEZAR-I MÜTEHARRİK : Hareket eden mezar.
MUÂSIR : Çağdaş, aynı çağda yaşayan.
MUHATAP : Söyleyeni dinleyen, kendisine hitap edilen.
MÜSTAKBEL : İlerideki, gelecek; gelecek zaman.
NAZAR-I HAFÎ-İ GAYBÎ : Görünmeyeni, geçmişte ve gelecekte olacakları görecek şekilde gizli bakış.
NESL : Soy, sop. Zürriyet, döl, kuşak. * Halk.
NESL-İ CEDÎD : Yeni nesil.
SADÂ : Ses.
SADAKTE : Doğru söyledin.
SÂKİTÂNE : Susarak, sessiz kalarak.
SÛRETEN : Sûret olarak, sûret itibariyle, görünüşte, sanki.
TAHAKKUK : Delil ile ispat edilme, gerçekleşme.
TAHKİR : Hakaret etme, horlamak, aşağılamak.
TASAVVURÂT : Düşünceler. Tasarlamalar.
TECHİL : Câhil görme.
TEDENNÎ : Aşağı düşme, daha kötü bir dereceye düşme, alçalma.
TEMÂŞÂ : Hoşlanarak bakmak, seyretmek, ibretle bakmak.
TEMEVVÜCSÂZ : Dalgalandıran.
TERAKKÎ : Yükselme, ilerleme.
TEVEHHÜM : Zannetme, evhamlanma, yok olanı var zannetmekle ümitsizliğe ve korkuya düşme.
ZİRA : f. Çünkü. Ondan ki, şundan, şu sebepten ki.