Danıştay’ın, meslek lisesi öğrencilerini mağdur eden ‘katsayı’ kararı farklı dünya görüşlerine mensup kişilerden ortak tepki alıyor. Elbette bu haksız kararı destekleyenler de var, ama unutmamak lâzım ki kanunsuz ve hukuksuz olarak sürdürülen başörtüsü yasağını savunanlar da var.
Dolayısı ile başörtüsü yasağı gibi keyfî bir yasağı destekleyenlerin olduğu bir ülkede, meslek lisesi mezunlarının üniversiteye girişlerini engellemek için alınan ‘yanlış’ bir kararı destekleyenler de olabilir.
Haklı olarak yasağa karşı çıkanların sözleri bir: Böyle bir uygulamanın dünyada örneği yok. Herhangi bir meslek lisesini seçen öğrenciyi cezalandırmak anlamına gelen böyle bir karar en başta eğitim özgürlüğüne engeldir. Bu yasak, hem gençlerin önünü tıkıyor; hem de Türkiye’nin ufkunu, geleceğini karartıyor.
“Katsayı uygulaması olsun” diyenler hem dünyadaki uygulamalardan ikna edici örnekler veremiyorlar, hem de 28 Şubat sürecinin eseri olan bu hukuksuz uygulamayı samimî olarak savunamıyorlar. Her zaman yaptıkları gibi ‘inat’a sarılıyor ve imam hatip lisesini tercih edenleri itham etme yoluna gidiyorlar. Onlara göre İHL’ler laikliğe aykırı. Orada okuyanlar ‘sağlam’ değil.
Bu gidişle tartışmalar bir şekilde Türkiye’deki din eğitimini gündeme taşımaya vesile olacak. Belki de tartışılması gereken temel konu da budur. İHL’leri itham edenlerin gündeme taşıdıkları bir soru da “Mezun olduklarında camilerde imam-hatip görevi alamadıkları halde kız öğrenciler niçin bu okullarda okur?” şeklindedir.
Bu soru iyi niyetli bir soru ise ve gerçekten merak ediyorlarsa onlara şu cevabı vermek mümkündür: Kız öğrenciler ve erkek öğrencilerin büyük bir bölümü, mezun olunca camilerde imam hatip olmak için bu okulları tercih etmiyorlar. Aksine, başka şekilde ve başka okullarda ‘din eğitimi’ alma imkânı olmadığı için bu okullar tercih ediliyor. Bir yandan ‘lise’ okunmuş oluyor, öte yandan da eksik de olsa din eğitimi alınıyor. Hele hele kız öğrencilerin ve tabiî ki velilerinin imam hatip lisesini tercih etmesinin ana sebebi bu okullara başörtüsü ile gidilebiliyor olmasıdır. Bu okulların tercih edilmesini istemeyenler bu düşüncelerinde samimî iseler, diğer liselerde uygulanan başörtüsü yasağını sona erdirmelidirler. “Olur mu öyle şey! O zaman diğer okullar da imam hatip gibi olur” diyorlarsa haklıdırlar, ama bu işin başka yolu yok. Sular tersine akamayacağına göre ve bu millet de her geçen gün daha fazla doğruları ve gerçekleri öğrenmeye talip ise varılacak yer daha fazla hürriyet, daha fazla demokrasi ve daha fazla eğitim hürriyeti olmalıdır.
“Yok, biz imam hatip liselerinin (dolayısı ile din eğitiminin) önünü keserek yıllar önce alınan ‘gizli karar’ları uygulamaya niyetlendik” diyenler varsa Türkiye’ye yazık ederler.
Herkes görmelidir ki bu tartışmada ilk faturayı gençler ödüyor. Yapılan bu ve benzeri yanlışlar sebebiyle her geçen gün fatura büyüyor ve bu büyük fatura en sonunda Türkiye’nin önüne geliyor. Nasıl? İşsizlik, eğitimsizlik, memnuniyetsizlik, kızgınlık, küskünlük olarak... Hani alınan vergiler bize, Türkiye’ye; yol, su, elektrik, huzur, kalkınma, demokrasi, insan hakları olarak dönecekti?
Bu yanlış kararlar devlet-millet kaynaşmasını da berheva ediyor, farkına varalım. Türkiye’ye kurulan bu tuzağı bozmak Türkiye’yi idare etmeye talip olanların yapması gereken ilk iştir. Lütfen gecikilmesin!
Yeni Asya