Hayat sahibi her canlının yaşamı boyunca geçirdiği değişiklikleri gelişim olarak tanımlayabiliriz. İnsanın gelişimi sürekli olsa da her yaşta aynı oranda değildir. Gelişim evresinde her birey fiziksel, zihinsel, sosyolojik, psikolojik gelişim gösterdiği gibi dini ve ahlaki açıdan da gelişim gösterir. Psikolog ve pedagoglar, çocukların ortak eğilimlerini ve davranış kalıplarını göz önünde bulundurarak, çocukluk dönemini çeşitli evrelere ayırmışlardır. Din eğitiminde önemli evreleri ve bu evrelerdeki inanma ihtiyacının sınırlarını şu şekilde izah edebiliriz:
- Bebeklik : 0-3 yaş
- İlk çocukluk : 3-6 yaş
- Son çocukluk : 6-11 yaş (kızlar) 6-13 yaş (erkekler)
Yazımızda özellikle ilk iki dönemi inceleyeceğiz.
BEBEKLİK DÖNEMİ
Din duygusu çocukta doğuştan varolan, insan fıtratına bağlı deruni bir heyecandır. Bu heyecan ve merakla başlayan bu gelişim sürecinde davranışların kazanılmasında duygular ve hisler çok önemlidir. Çocuğun bu dönemde hissedeceği sevgi ve merhamet, çocukta sağlıklı bir güven duygusu oluşmasını sağlar. Ve hayatı boyunca kendisine eşlik edecek bu duygu sağlıklı bir yolculuğa sebep olacaktır. Erikson psikososyal gelişim kuramında bebeklik döneminde kazanılması gereken temel unsurun güven duygusu olduğunu ortaya koymuştur. Bu dönemde aksi bir şekilde güvensizlik duygusunun kazanılmasının ise diğer kişilik özelliklerinin olumlu sonuçlarına ulaşılmada problemler çıkacağını belirtmiştir. Bu nedenle din gelişimi için bu dönemde yapılabilecek en önemli şeyde bu duyguların hissedilebileceği ortamlar oluşturmaktır. Bu his ileride insanı Allah sevgisine yönlendirecektir.
Çocuğun dini gelişimi için bu dönemde yapılabilecek birkaç fiil olarak sünnetler bize örnektir. Doğduğu an itibariyle bebeğin kulağına ezan okunması, akika kesilmesi, güzel manaya gelen isim koyulması, bebeğin ağzının tahnikle açılması, saçının tıraş edilmesi ve ağırlığınca gümüş sadaka verilmesi gibi sünnetlerin yerine getirilmesi gerekir.
Bu dönemde bebeğin duyu organlarına hitap eden günlük hayatta rutin bazı davranışların tekrar etmesi ve içerisinde anlam barındırması önemlidir. Çocuk bu dönemde gözüyle kulağıyla şahit olduğu her şemayı kaydeder ve bir gün ya duygu ya davranış olarak tekrar etmek üzere muhafaza eder. Uyku hayatını programlayan mühim bir faaliyettir. Uykuya geçerken fısıldanan sözler, dualar, ritmik ilahiler seçilmelidir. En kalıcı öğrenme dolaylı öğrenmedir. Dolaylı öğrenme sesle, müzikle etkinleşir. Sakin,sekine haline sokan seslerle Kuranı dinletmeyi tercih etmelidir. Bu konuda tavsiye edebileceğim mühim bir isim var. ( Mesela; değerli Adem Güneş Hocamın tavsiyesiyle tanıştığım ve çocuklarımla müşerref ettiğim zat; Mıshary Alafasy . Kuran Tilaveti sakin ses tonuyla güzelleşiyor.) Ve en mühimi anne baba çocuğunun harika bir gözlem yeteneği olduğunu ve dünyayı, kendilerini bu şekilde tanıdığını anlamlandırdığını asla unutmamalıdır. Ve dini nasihat ederek değil de çoğunlukla doğru temsil ederek öğrendiğini hep kendine hatırlatmalıdır. Dini davranışları çocuğa iyi gelen duygularla bütünleştirmeliyiz. Mesela seccadeden kalkıp suratı asık bir anne veya baba görmemeli, namaz esnasında yanına gidip bazen cebelleş olduğu babasından sert sözler işitmemelidir. Ahlaki veya dini kaideler bize hissettirdikleriyle beraber kalıcı olur. O duyguyu her hissettiğimizde o şema ,o şemayı her gördüğümüzde o his bizimledir. Aslında bu nazarla bakıldığında çocuk nefsimizi ıslah etmede bize yardımcı olan, kontrollü davranmamız için sebep olan önemli bir emanettir.
İLK ÇOCUKLUK DÖNEMİ
Bu evre çocukluk döneminin en heyecanlı, bol sorgulu, öğrenme arzusu dorukta, en renkli dönemidir. Çocuk gördüğü herşeyi taklit eder. Taklit çocukta iradesiz olarak ortaya çıkmaktadır. Keşfetmenin ve dolayısıyla heyecan duygusunun en önemli aracıdır. Mesela; zikir ve hamd ile süslenen bir sofraya şahit olan çocuk bu şemayı taklit eder; bu tabloya iyi duygularla şahit oluyorsa iyi hislerle kalbine yer eder. Burada dikkat edilmesi gereken husus ise çocuğun gördüğü davranışı taklit etmeye zorlanmaması, dış buyurucuyla bu evrede davranış kazanımına çaba sarfedilmemesidir. Bunun yerine iç buyurucuları, hisleri uyararak sabırla, hoşgörüyle, beklentisiz, kaygısız yaklaşmak gerekir. Sadece şahit olan çocuk farkında olmadan bir gün şahit olunanlardan olur.
Bu yaş grubu çocukların hayran bırakan diğer özellikleri merak duygularının, hayret etme yeteneklerinin hayret verecek şekilde dorukta olmasıdır. Biz yetişkinler gibi, bilimin realist lakin soğuk yüzünde duyarsızlaşmamış, herşeyin olağanüstü olduğunun farkında oldukları evredir. Bu nedenle çok iyi gözlem yaparlar ve güzel sorular sorarlar. Bu dönemde sordukları sorularla dini uyanışlarının farkında oluruz. Dikkat etmemiz gereken husus ise vereceğimiz her cevap çocuk için kalbe atılan ilk çekirdek hükmündedir. Onları ciddiye almalı, ihtiyaçları ve sordukları kadarını pedagojik çerçevelere dikkat ederek anlatmalıyız. Asla geçiştirmemeli, öfkeli yanıtlar vermemeli, cevap veremeyeceğimizi hissettiğimiz konularda ‘bilmediğimizi, onun için bunun cevabını öğreneceğimizi’ söyleyerek konuşmayı nihayete erdirmeliyiz. Özellikle dini eğitim noktasında sevgi dili hakim olmalıdır. (Hangi sorulara nasıl cevaplar verebileceğimiz ilerleyen yazılarımızda açıklanacaktır) Çocuk neyi sormuşsa onu cevaplamak gerekir. Hazır sormuşken deyip ihtiyacından ve anlayabileceğinden fazla bilgi verilmemelidir. Mesela; Allah nerededir diye soran çocuğumuza Allah’ın zati subuti sıfatlarından bahsetmek doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Ya da kurban bayramında neden hayvan kesildiğini soran çocuğumuza ‘ hz.İbrahim’in oğlu İsmail’i kesmek üzereyken Allah’ın kurbanlık bir hayvan hediye ettiğini gibi…’ bu ibarelerle anlatmak doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Bu nedenle bazen doğru cevabı bilsek de doğru üslubu kestiremiyorsak ertelemek, nasıl söylersek daha iyi oluru araştırmak ve sonrasında muhakkak cevaplamak gerekir.
Çocuğun bu dönemde besin kaynağı oyundur. Sabahtan akşama kadar oynasa doymaz. Dolayısıyla bilgi aktarımında da oyun bir araç olarak kullanılabilir. Dini motif sergileyen oyunlar, kitaplar, boyamalar, hikayelere yer verilmelidir. Hikayeler, hayal dünyası çok geniş olan çocuğumuzun dünyasında el ele yolculuk yapmak, kalbini köşelerinde gizli kalmış her duyguyu anlamak için eşsiz bir araçtır. Mesaj verirken de metafor olarak kullanabileceğimiz bir araçtır. Özellikle Kuran kıssaları, ana fikri baz alarak peygamberlerin hayatları çocuğun yaşına uygun anlatılmış yayınlardan yararlanılarak anlatılabilir. Müzik ve sanatsal etkinlikler de kullanılmalıdır. Dinin hayatla içiçe olduğu mekanlara ziyaretler kalıcı duygular edinmenin bir basamağı olabilir. Camilere ziyaret etmek, Türk-İslam müzelerine geziler düzenlemek sonrasında gördükleri şeyleri resmetmesini istemek bir farkındalık oluşturur. Ezan ve Kuran tilavetlerine şahit olan anne babasının halindeki müspet değişikliği de farketmeli çocuk. Günlük dualar bazı kısa sureler, zorlamadan, çocuk istekliyse 5-6 yaşları itibariyle öğretilebilir.
Sonuç olarak , çocuğumuzun bu dönemde şahit olduğu her davranış duygularıyla birlikte kalıcı şemalar oluşturur. Dini şahsiyetin oluşmasında bu sürecin etkisi büyüktür. ‘Özdeşleşme ile başlayan bu süreç çevrenin dini yaşantısı ve çocuğun ferdi kabiliyetine bağlı olarak kişiliğe dönüşecektir.’ Gelişim bütünlük esasına dayanır. Bu nedenle dini yaklaşım diğer gelişim alanlarının dışında tutulamaz. Tüm gelişim alanları da sağlıklı bir din duygusu ve bilgisiyle anlam kazanacaktır.