Bu ara ne okuyorsun diye soran olursa birkaç kitap yanında “İhtiyarlar Risalesi” derim. Belki yaş gereği, belki ihtiyaçtan; Ricalarda geziyorum Said Nursi ile beraber. Hem coğrafya hem halet-i ruhiye ile beraber gezdiriyor, hasbi bir dost, arkadaş, kardeş olduğunu gösteriyor bu seyahatinde.
Rütbesini, makamını konuşturmuyor; yaşadıklarını, hallerini, çözüm yollarını, hikmet pencerelerini gösteriyor her bir Rica’da. İhtiyaç içinde olana günde bir-iki Rica okumak bile iyi gelir, kimyasal ilaçlar içmekten çok daha büyük deva olacağı aşikar.
İhtiyarlıktan kaçmak değil adeta ihtiyarlığa sevinmek; modernizmi ters köşeye yatırmak gibi bir şey. Hayata zevk cihetinden başka cihetlerden bakmayanlar anlamaz bunu; geceden korkar, hastalıktan korkar, musibetten korkar, ihtiyarlıktan korkar, ölümden korkar bunlar!
Varsa da yoksa da “an”daki zevklerdir onlar için. Bu mümkün olmadığından her günde hasta, her yaşta ihtiyar, her zamanda musibette, her anda sıkıntıdadırlar.
Nasıl yaşıyorlar?
Oyunlarla oyalanıyor, ayartılarla avunuyor, gaflet ve sefahat sarhoşluğuyla coşuyor böyleleri! Sokaklar bunu açıkça söylüyor, geniş caddelerde akan sel, gidiş yönünü gösteriyor.
Sarhoşluktan nasıl ayılınır? Kendime ve hal-ü âleme bakıp ümitsiz olmuyor değilim.
Büyük mürşid sergüzeşt-i hayatında gezdirerek adeta ümit depolatıyor. Dünya ne hal üzere olursa olsun önce kendine bak, kendini temizle, kendini yenile; dış dünyadan çok içinle ilgilen; hadiseler sahipsiz değil hikmetle döndüren var!
Günahları arttıran gençlik mi iyi, hasenatı arttıran ihtiyarlık mı? Hayatın mahiyeti anlaşılınca doğru cevap verilecek bir soru.
Yakınlarımın ihtiyarlaşması, ihtiyarlığa yakınlaşmam belki de Bediüzzaman’ın “İhiyarlar Risalesini” okumama yakın kıldı; hızla okuyup geçmek şu kadar sayfa okudum gibi değil de sindirerek okumak; ihtiyarlığın ihtarını iyi anlamak, o anlamla geri kalan ömrü tamamlamak en önemli hayat görevimiz olsa gerek.
Son hamlede hedefe vurmak, bütün dikkatini hedefte tutmakla olmalı. Olmak başka nasıl olur? En başta İnayet-i İlahi ile. Böyle bir Kur’an tefsirini okumak, hakikatiyle hem hal olmak ne büyük bir nimet, ne kadar hamd edilse azdır, hamd ve şükür dil ile olduğu gibi hal ile gösterilir.
Üstad’ın, “acz ve zaafı” şefaatçi göstermesi sıklıkla başvurduğu bir yöntem, galiba en etkili yol bu. Şükürden aciziz denir ya çok doğru.
Evet, “İhtiyarlar Risalesi” hayata genç bakış gösteriyor, hem de yaşlanmayan genç bakış.