Gençler İslam ahlakına göre kaç yaşında evlendirilmelidir?

Gerekli evlilik yaşı konusunda belirlenen bir sınır yoktur.

Ancak evlilik hayatında problem olabilecek derecedeki yaş farklılıklarına kefâet (denklik) açısından bu konuda dikkat edilmelidir. İslâm'da evlenmenin faydaları olarak, huzur bulmak, insan neslini sürdürmek ve kendini haramdan korumak gösterildiğine göre, bunlardan birinin gerektiği ya da ihtiyaç duyulduğu yaş, evlilik için tavsiye edilecek yaştır.

Erginlikle Allah'ın insanda bir takım fizyolojik, psikolojik değişiklikler husule getirmesi, artık bu işe başlanılabileceğinin işareti olmalıdır. Yukarıda zikredilen üç fayda, ya da sebebe, içinde yaşanılan toplumun karakterinin (İslâm toplumu, cahiliyyet toplumu gibi) ve çevre şartlarının da etki edeceğini de düşünerek, bu yaşı herkesin kendisinin tesbit etmesi gerekir. Ergin olduktan sonra, olabildiğince erken evlenme, dînen de tıbben de tavsiye edilmiştir.

Karı-koca adaylarında aranacak şartlara gelince, kadın için:

Öncelikle dindar olmak, bâkire olmak, doğurgan olmak (kısır olmamak); beden ve ahlâken güzel olmak; asıl ve şerefli olmak gibi özellikler aranır. Bunlardan kadınlara has olmayanların erkek için de bir özelliktir.

Yine Rasûlullah Efendimiz (asm):

"Kadın dört şey için nikâhlanır: Malı için, soyu-sopu için, güzelliği için ve dini için... Eli kuruyasıca; sen dini bütün olanı seç (ki, sıkıntı çekmeyesin)." (Buhârî, Nikâh,15; Müslim, Radâ' 4)

buyurmuştur ki, bu konunun özeti bu hadîs-i şerîften ibarettir.

Evleneceklerin durumuna göre nikâhın (evlenmenin) hükmü farz, vacib, sünnet, haram, mekruh veya mübah kısımlarına ayrılır:

1. Evlenmediği taktirde zinaya düşeceği kesin olan kimsenin -mehri verecek ve eşinin geçimini sağlayacak durumda ise- evlenmesi farzdır.

2. Yine evlenmezse zinaya düşme tehlikesi bulunan kimsenin -mehir ve nafakayı sağlayacak durumda ise- evlenmesi vacibtir. Hanefiler dışındaki çoğunluk farz ve vacib arasında bir ayırım yapmaz (İbnül-Hümâm, Fethu'l-kadir, II/342; el-Kâsânî, el-Bedâyî', II/260 vd.).

3. Evlenince, eşine zulüm yapacağına kesin gözüyle bakılan kimsenin evlenmesi haramdır. Hem zinaya düşme, hem de eşine zulüm yapma korkusu bulunan kimsede haramlık yönü tercih edilir. Çünkü bir konuda helâl ve haram birleşince, prensip olarak haram üstün tutulur ve ondan kaçınmak gerekir. Nitekim ayet-i kerimede,

"Evlenmeye güç yetiremeyenler, Allah kendilerine fazlu kereminden zenginletinceye kadar iffetlerini korusunlar." (Nûr, 24/33) buyurulur.

4. Eşine zulüm yapacağından korkulan kimsenin evlenmesi mekruhtur. (Mevsılî, el-İhtiyâr, III/82)

5. Cinsel bakımdan itidal halde bulunanların evlenmesi sünnettir. İtidal; evlenmezse zinaya düşeceğinden korkulmayan, evlenirse de eşine zulüm yapacağından endişe duyulmayan kimsenin halidir. Toplumda çoğunluğun bu durumda olması asıldır. Yukarıda zikrettiğimiz, evlenemeyen gençlere oruç tutmayı tavsiye eden, evlilik konusunda aşırı çekimser kalmağa karar veren üç sahabeyi uyaran hadisler bunun delilidir.

Diğer yandan Hz. Peygamber (asm) ve ashab-ı kiram evlenmişler ve onlara uyanlar da bu sünneti sürdürmüşlerdir. Tercih edilen görüş budur (bk. el-Fetâvâl-Hindiyye, I/267).

İmam Şâfiî'ye göre ise, bu durumda evlenmek mubahtır. Evlenmek veya bekâr kalmak caiz olur. O'na göre, vakitlerini ibadete ayırmak ve ilimle uğraşmak evlilikten daha üstündür. Dayandığı deliller şunlardır:

Cenab-ı Hak Yahyâ peygamberi şu sözlerle övmüştür:

"...efendi, nefsine hakim, iffetli" (Âl-i İmrân, 3/39).

Ayetteki hasûr ifadesi; gücü yettiği halde kadınla cinsel temas kurmayan kimse anlamına gelir. Evlilik daha üstün olsaydı, bunu terketmek övülmezdi. Çoğunluk fakihler bu örneğin daha önceki şeriat uygulaması olduğunu, İslâm ümmetini bağlamadığını söylemişlerdir.

İmam Şâfiî'nin diğer bir delili şu ayettir:

"Haram olanlar dışındaki kadınlar, onları mallarınızdan harcayarak almak, onlarla evlenmek ve zinâ etmemek şartıyla size helal kılındı." (Nisâ, 4/24).

Bir şeyin helal olması mübah olması demektir. Çünkü bu iki kelime birbirinin eş anlamlısıdır. Diğer yandan evlilik, kişiye cinsel yönden yarar sağlar. Yararına olan bir işi yapmak ise bir kimseye vacib olmaz. Böylece evlilik yeme, içme, alışveriş gibi mübah olan muamelelerdendir. (ez-Zühaylî, el Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletüh, Dimaşk 1405/1985, VII, 33, 34; İbn Hacer el-Askalânî, Bülûğul-Merâm min Edilletil-Ahkâm, Terc. Ahmed Davudoğlu, İstanbul 1967, II/228 vd.; Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm Hukuku, İstanbul 1983, s. 183, 184)

Babanın maddi durumu iyiyse, evladın da evlenmeye gücü yetmezse, baba evladını evlendirmekle yükümlüdür. Bu nedenle evladın harama girmesi, babayı bu sorumluluktan kurtarmadığı gibi onu daha da sorumlu yapar. Çünkü çoğu zaman evlilik kişinin düzelmesine neden olabiliyor. Hatta babanın ve annenin bazı ihmalleri ve zamanında yeterli tedbir almamaları söz konusu olabilir.

Peygamber Efendimiz (asm),

"Erkek ve kadının dengi çıktığı halde onları evlendirmezseniz fitneyi bekleyiniz," (Tirmizî, Nikâh 3)

buyurarak, bu konuda aile büyüklerini daha duyarlı ve dikkatli olmaya davet etmektedir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.

İslam Haberleri