Gençlere istihdam sağlama ve işsizliğe çare

Habip ARTAN

Bu yazımdaki asıl amacım iktisat ile istihdam arasındaki bağlantıyı ortaya koyarak istihdama kapı aralamaktır. Az gelişmiş ve bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin ana problemlerinden birisi de işsizlik ve istihdam konusudur, bu bakımdan devletimiz ve yöneticilerimize özel sektöre, çalışanlarımıza ve gençlerimize bir takım görevler düşmektedir. İsraf meselesini kökünden çözerek istihdama katkı sağlayacağımızı bunu başarana kadar sabır ve metanet ile maddi ve manevi olarak kendimizi yetiştirmemiz gerektiğini düşünüyorum.

İsrafı önleyerek istihdamı sağlamak

Kamu malında herkesin ve her kesimin üzerinde hakkı vardır, doğmamış masum bir çocuktan tutun, ta uçan gariban bir kuşa kadar bu topraklar üzerinde üretimden hâsıl olan gelirde payları vardır. Özellikle kamuda idareci ve yöneticilerimizin inisiyatifinde bulunan, lojman, akaryakıt, ısıtma ve soğutma, araç gereç, taşıt, enerji, demirbaş, harcırah, kırtasiye, ikram, reklam ve tanıtım gibi giderlerin yerinde ve kararınca harcanması, azami derecede bu harcamalarda iktisat prensiplerinin her zaman ön planda tutulması gerekmektedir. Devletler ve aileler iktisat ile ayakta durabilirler, bu topraklar üzerinde yaşayan insanların hak ve hukuku bir yönüyle tasarruf edilerek korunabilir. Bu maksatla muhtemel israf kalemlerini önlemek ülke yöneticilerinin en büyük derdi ve öncelikleri olmalıdır, bu öncelikleri kendisine hedef edinen idareciler hem muvaffak olur hem de halkın gücünü ve duasını arkalarına alabilirler.

Kamu ve özel sektörde istihdam politikaları

İstihdam tabi ki sadece devletin görevi değildir, ülkemizde birçok şahsi teşebbüs bu konuda çaba sarf ettiğini görmezlikten gelemeyiz, ancak yine de şunu belirtmek isterim ki; özel sektör istihdam konusunda bir yere kadar sorumludur, ama kamu yönetim olarak istihdamda asıl sorumlu devletin kendisidir. Bu konuda önünde 5, 10, 20, 50 ve 100 yıllık istihdam politikaları olmalıdır. Ülkemizin genç nüfusu dünya ortalamasının üzerindedir, bu da bizim yeni istihdam alanında olan ihtiyacımızı açıkça ortaya koymaktadır. Genç nüfus iş, aş temini ve yuva kurmaya namzet bir kitledir, bu kitlenin ihtiyacı olan istihdamı sağlamak asıl olarak devletin görevleri arasındadır. Şu anda ülkemizde her ilimizde üniversite var, herkesin yüksek öğrenim görebilme konusunda bir problemi yok sanırım, ancak bir genç vasati olarak 18-20 yaşında liseyi, 20-25 yaşlarında üniversiteyi bitirince bundan sonra tabi ki çalışmak ve üretmek ister, ana baba ve komşu ve çevrenin gözü bu gencin üzerinde olur, bir an evvel iş ve aş temin etsin, ardında da yuvasını kurarak rahat ve huzur içerisinde yaşayarak, devletine ve milletine yakışır bir şekilde yararlı bir fert olarak yaşamına devam etsin isteyecektir, bu da onların en doğal hakkı olsa gerek.

İstihdam sağlanamıyorsa ne yapmalıyız?

Ne yapıp yapıp bir şekilde istihdam çarelerinin yollarını acilen devreye almalıyız, aksi takdirde yeterli istihdamın sağlanmaması durumunda bazı gençlerimiz bir takım gizli ve mahfillerin kirli emellerine alet olma ihtimali ile karşı karşıya kalabileceklerdir. Üniversiteyi bitiren bir genç en fazla bir yıl askerlik, diğer bir yılda KPSS denilen kamu görevlisi sınavlarına hazırlanacaktır, bundan sonra ise haliyle sabrı ve takati kalmayacak, böyle bir durumda ahlaki yapısı da zayıf ise boş kalan genç neslin bir şekilde boşluğu doldurulacaktır. Gelin biz bu gençlerin boşluğunu madden ve maddeten dolduralım, çare üretelim, bu sorunun kendiliğinden çözülmesine bırakmayalım, hiçbir şey kendiliğinden çözüme kavuşmaz, uğraşmak, didinmek, çaba sarf etmek ve fedakârlık etmek gerekmektedir. Emin olun, gençlerimizin azami bir kısmına asgari ücret verseniz bile çalışmaya rıza göstereceklerdir, yeter ki bir işim olsun diyerek kanaatle çalışacaklarına inanıyorum.

Özellikle üretime dönük istihdam tercih edilirse bu gençlerimiz bir şekilde istihdama dahil edilerek devlet bütçesine de katkı sağlayacaklar, aynı zamanda aile yuvası kurarak bir o kadar da genç insanımız gerek kız gerek erkek olsun istifade ederek kısmen de olsa rahat edeceklerdir. Gençlerimiz tabii bu rahatlık bize yetmez diyecek olurlarsa, ellerine metanet kuvvetini alarak sabredip, gelecekte müreffeh bir hayata kavuşacaklarını düşünsünler derim. Buna en canlı şahit benim; bir mühendis olarak mezun olmama rağmen imkânlar ölçüsünde boş durmamak, bir şeyler öğrenmek adına, özel sektörde işe başlamayı tercih ettim, ilk bir iki ayda asgari ücretin dörtte birine, altı ay sonra yarısına bir yıl sonra tamamına, ancak 3-4 yıl sonra kalifiye elaman olduktan sonra kamudaki mühendis maaşına kavuşabildim, peki ne yaptım dersiniz, geceli gündüzlü, hafta sonu bayram demeden çalıştım, üretime katkıda bulundum ki ancak bu duruma geldim, Rabbim daha sonra kamuda görev alma imkânı verdi, emeği geçenlerden ve devletimden Allah binlerce razı olsun.

Gençlerimize, bize ve özel sektöre düşen vazifeler

Burada bu görev sadece devlete ait diyerek işin içinde çıkmak olmaz, özelikle özel sektör tüm imkânlarını seferber ederek istihdama kapı aralamalıdır, yatırımlarını atıl olan gayr-i menkul, altın ve dövize vereceğine bacalı ve bacasız fabrikalar açarak istihdama katkı sağlamalıdırlar. Bu hususta çalışanların da üzerine vazifeler düşmektedir, en azından “istihdama katkı fonu” adı altında gerekli yardımlar yapılmalıdır, bu amaçla gerekirse biz çalışanlardan istihdam katkı payı kesilerek genç ve işsiz kuşaklara iş imkânı sağlanmalıdır, herkes elini taşına altına koyarsa, isteyen gelirinin en az yüzde 5 fedakârlık ederek bu istihdam fonuna aktarabilirse önümüzde duran dev problem yavaş yavaş çözülmeye başlayacaktır. Gençlerimizden de bu konuda isteklerimiz yok değildir, bunlarda gece gündüz boş durmadan ilk-orta-lise ve yüksek öğrenimi bir yandan almaya çalışsınlar, bir yandan da manevi ve ahlaki değerler ile kendilerini donatsınlar, yüksek öğrenim eğitimi alamayanlar ise mutlaka bir meslek öğrenmenin gayesi içerisinde olsunlar, gözlerini sadece devlet kapısına tembellik maksadıyla dikmesinler, asıl amaçları geçim ve nafakasını sağlamak olsun. Merhum Mehmet Akif Ersoy’un “kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası, dostunun yüz karası düşmanın maskarası” sözlerini kendimize prensip olarak kabul ederek elimize geçen iş fırsatlarını kaçırmayalım, az veya zor demeden, iş hayatına ve üretime bir an evvel dahil olalım.

Bazen şunu da görmek mümkün olabiliyor; bazı vatandaşlarımız bir şekilde kamuda iş imkânı bulduktan sonra rahata kavuştuğunu zannederek çalıştığı yerde işinin ve aldığı ücretin hakkını vermeyebiliyor, bu husus ise kamuda yöneticilerimizi en çok rahatsız eden elini kolunu bağlayan bir durumdur, maalesef 657 sayılı devlet memurları kanunundaki elastikiyet ve yoruma açık ifadeler bu duruma zemin teşkil etmektedir. Üretim ve reel gelirde zarara sebep olan çarpık bu durumun bir an evvel düzeltilerek insanların su-i istimal etmesi engellenmelidir.

Bu duygu ve düşünceler içerisinde, gençlerimizin gelecekteki hayatlarında müreffeh ve başarı dolu yıllar olacağını ümit eder, ye’se ve ümitsizliğe düşmemelerini, yılmadan çalışmalarını, yeni bir şeyler öğrenmelerini, manevi değerler ile kendilerini donatmalarını, asla ve asla sabır ve metanetlerini kaybetmemelerini, rotalarını şaşırmamalarını, uzmanlık alanları teknik konulara yatkın olanların yabancı dil, yapay zekâ ve programlama üzerinde çalışmalarını yürütmelerini, bu konularda kendilerini yetiştirmelerini tavsiye derim.

Gayret bizden Tevfik Allah’tan.
Allah’a emanet olunuz.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (7)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.