Gençlerimizi aile hayatına hazırlamak

Habip ARTAN

Büyüklerimiz aile hayatına adım atarken öncelikle şunu ifade ederler: önce iş sonra aş ve daha sonrasında ise eş. İnsanın işini, aşını ve eşini mümkün mertebe çok iyi belirlemesi ve tercih etmesi gerekiyor. Günümüzde evlilik çağına gelen gençlerimizin birçoğu özellikle çalışan ve üreten bayan seçiminde ısrar etmektedirler, ancak şunu ifade etmek gerekiyor ki; dört başı mamur, ahlakı, güzelliği, asaleti, zenginliği ile beraber ve artı çalışanı bir arada bulmak bir hayli zorlaşmıştır, tabiri yerinde ise adeta “ekmeği aslanın ağzından almak” gibi bir durum söz konusudur.

Huzur ve mutluluk arayanlar

Günümüzde çalışan bir erkeğin çalışan bir bayanı tercihte diretmesi çok rastladığımız bir durumdur, tercihlere bir itirazımız yok ama işi olan bir gencin yuvasını kurmada eş seçimi yaparken inançlarımıza ve gelenek ve göreneklerimize uygun olarak öncelikle eşinin diyanetine daha sonra sırasıyla, asaletine, güzelliğine ve zenginliğine bakması gerekir. Ahlaki durumu, insani değerleri ve mizacı uygun ise diğer şartlar pek de bu dünyada önemli olmasa gerektir, mal mülk geçicidir bir kibritle uçarken, güzellik geçici olup bir sivilce ile gider, ama asalet ve güzel ahlak yerinde kalır ve eşlere bitmez tükenmez huzur ve mutluluk kaynağı olur.

Aile hayatında saadet ve huzurun esası

Bediüzzaman Said Nursi İşarat-ül İ'caz adlı eserinde saadetin esaslarından birisinin nikâh olduğunu ifade ederek: “Evet insanın en fazla ihtiyacını tatmin eden, kalbine mukabil bir kalbin mevcud bulunmasıdır ki, her iki taraf sevgilerini, aşklarını, şevklerini mübadele etsinler ve lezaizde birbirine ortak, gam ve kederli şeylerde de yekdiğerine muavin ve yardımcı olsunlar. Evet bir işte mütehayyir kalan veya bir şeye dalarak tefekkür eden adam velev zihnen olsun, ister ki; birisi gelsin, kendisiyle o hayreti, o tefekkürü paylaşsın. Kalblerin en latîfi, en şefiki; kısm-ı sâni ile tabir edilen kadın kalbidir. Fakat kadın ile ruhî imtizacı (geçimi) ikmal eden, kalbî ünsiyet ve ülfeti itmam eden, surî ve zahirî olan arkadaşlığı samimîleştiren; kadının iffetiyle, ahlâk-ı seyyieden temiz ve pâk bulunması ve çirkin ârızalardan hâlî olmasıdır.” diyerek aile hayatında saadet ve huzurun formülünü bizlere vermiştir.

Dünya hayatını ahirete tercih edenler

Günümüzde öyle bir duruma gelmişiz ki; ebeveynlerimiz kızına ve oğluna eş ararken dünyayı ahirete tercih eder duruma gelmişler, gözleri para ve şöhretten başka bir şey görmez hale gelmiştir. Gençlerimizin de bundan geri kalır tarafları yok, onlar da gerek kız ve gerekse erkek olsun öncelikle çalışan bir aday üzerinde durmaları boş yere vakitlerini harcamalarına sebebiyet vererek ve sonuçta hayata daha geç atılmalarını ve çoluk çocuğa karışmaları daha çok zaman almaktadır.

Tercihlerimizi neye göre yapmalıyız

Başta ebeveynlerin oğlunu ve kızını iyi yeterince tanıması, onun karakterini yakından bilmesi gerekir. Ana ve baba olarak oğlumuza kız seçerken küfüv dediğimiz denklik durumunu göz ardı etmememiz gerekir, gençlerimiz birbirleriyle başta diyanet ve ahlaki ve erdemlerde, daha sonra eğitimde, şahsi becerilerinde ve sonrasında ise asalet, varlık ve güzellik konusunda denk olmalıdırlar.

Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız

Günümüzde birçok aileler özellikle evlilik öncesinde ve hazırlığında kız tarafı erkek tarafını alabildiğince zorlayarak gençleri borç batağına sürükleyebilmektedir, biz ebeveynler olarak her iki tarafında birbirini eşya ve benzeri konularda zorlamaması ve kolaylaştırması gerekir. Birçok durumlar var ki evlendikten sonra borç altında ezilen gençler yıllarca ekonomik sıkıntılar yaşayarak hayatının baharında ihtiyar olmaktadırlar. Bazı aileler evlilik hazırlıklarında giderlerin tamamını evladına yükleyerek onların borç içerisinde kıvranmasına sebep olurken bazen ifrat ederek her türlü gideri kendileri karşılayan ebeveynlere de rastlamak mümkün olmaktadır, bunların durumlarının da çok iyi olmadığını yakinen gördüğümüz vakidir. Eğer her iki genç hayatlarını birleştirmede kararlı ise ve birbirilerini beğenmişlerse nişan ve düğün süreçlerini mümkün mertebe uzun tutmamak gerekir, eğer bir mani yoksa olabilecek en kısa sürede gençleri daha fazla bekletmeden yuva kurmalarına izin verilmeli ve hatta teşvik edilmeli ve süreci mümkün mertebe kısa tutmaya çalışmalıdırlar.

Yuva kurmaya yeterince hazırlıklı mıyız

Bazen oluyor ki erkek tarafının acele ederek daha kendi adayına geçimini sağlayacak bir iş bulmadan kız tarafının kapısını çalması ileride ekonomik sıkıntılara yol açabileceğinden istenilen bir durum olmasa gerek. Ancak günümüzde bu gibi durumlara rastlamakta mümkün olmaktadır. Örf ve geleneklerimizde evi geçindiren birinci derece erkek olacağından bu konuda hazırlıklı olarak aday olması ve kendine ona göre bir eş seçmesi gerekmektedir. Bu arada boş yere zaman geçirmenin ileride karşılıklı olarak zaman içerisinde yıpranmalarına sebebiyet vermesi kaçınılmaz olacaktır. Ebeveynlerimiz özellikle ev geçindirmede birinci derecede sorumlu olacak oğulları daha işini sağlamadan evlilik konusunda adım atmaları sakıncalıdır, bu sefer iş bulma derdine düşen taraf bazen uzun zaman alabilecek vakit kaybına sebep olabilirken bazen de muhtemel problemlerin ve anlaşmazlıkların baş göstermesine sebep olabileceklerdir. Bazen ana ve babalar ben oğluma ve gelinime bakarım yardım ederim dese de, bu durum bir yere kadar devam edeceğinden hem garantisi yoktur hem de yeni aileyi minnet altına alacağından sakıncaları vardır. Ayrıca yeni evli çiftler her zaman ana ve babaya el açmayı uygun görmeyebilirler, bu sakıncalarından dolayı gerek serbest meslek ve gerekse kamuda her ne olursa olsun bir şekilde evladımızın çalışıyor ve üretiyor olması gerekir, yani kısaca hazır olunmadan talip olmamak, hazır ve talip olunduysa mümkün mertebe işleri kolaylaştırmak, zorlaştırmamak ve uzun süre askıda tutmamak her iki tarafında yararına olacaktır.

Adayların birbirlerini görmesi

Eskiden her ne kadar da olsa ebeveynlerin önderliğinde görücü usulü ile evlendirmeler ağırlıkta olsa bile günümüzde bu durum gençler tarafından tercih edilir durumda değildir. Bu anlamda şunu ifade etmek gerekir ki, günümüzde gençlerimizden ebeveynlerinin onayını da alarak, onlarında bu konuda inisiyatif almalarını sağlayarak adayların belirli bir çerçevede birbirlerini en azından görmeleri, diğer bir tabirle kanlarının kaynayıp kaynamadığını hissetmeleri ve mümkünse bir yakını nezaretinde görüş alış verişinde bulunmaları yadırganmamalıdır. Bazen ön görüşmelerin uzun zaman alması adayların birbirlerini tanımalarına fırsat verse de ileride doğabilecek problemlere kapı aralayacağı için örf ve adetlerimizce hoş karşılanan bir durum değildir.

Olduğumuz gibi görünmek

Ebeveynler çocuklarını madden ve maddeten daha iyi tanıdıkları için evvela başta her türlü artı ve eksilerini karşı tarafa belirtmelerinde yarar olacağı kanaatindeyim. Herhangi bir eksiklik veya kusurun gizlenmesi ileride doğabilecek problemlerin büyümesine sebebiyet vermesi açısından samimi ve açık yüreklilikle her ebeveyn bu konuda kendi adayına kefil olmalıdır.

Tek kişinin çalışması yeterli değil mi?

Günümüzde özellikle erkeklerin çalışan bayan istemesi kızlarımızı fıtraten zorlamakta ve fıtratlarının dışına iterek senelerinin zayi olmasına sebebiyet vermektedir. Hal bu ki bir erkek, eğer çalışıyorsa ekmeğini ve rızkını kazanabiliyorsa mümkünse çalışan bayanda ısrar etmemelidir, eğer bayan adayımız üniversite mezunu olmuş ve meslek sahibi ise ve ileride çalışabilirim diyor ve çalışmak isterse erkek bu makul isteğe mani olmadan muhatabına ikna edici bir şekilde cevap vermelidir. Bayan bir kardeşimizin de aynı şekilde çalışmakta ısrar etmesi yine tarafların hoşuna gitmiyor ve ekonomik durumu müsaitse bunu kendi aralarında anlaşarak halletmeleri gerekiyor. Bazen bayan aday muhatabının ahlaki ve mesleki durumuna dikkat etmeden sadece para ve makamına sarf-ı nazar edebiliyorlar, bunun da ileride değişik problemlere yol açacağı göz ardı edilmemelidir.

Birbirinizi yeterince araştırdınız mı?

Tarafların daha talep etmeden birbirilerini iyice soruşturup araştırmalarında fayda vardır, talep ettikten sonra soruşturmak ve araştırmak referanslarında bilgi almak kanaatimce en uygunudur. Mümkün mertebe ilk adımı atacak tarafın bu adımını atmadan evvel karşı tarafa ihsas ettirmeden, eğer tanımıyorsa tanımak için bilgi toplaması en uygunudur. Referansların tavsiye ve uyarılarına da itimat, dikkat ve kanaat edilmesi gereklidir. Buradaki amaç mümkün mertebe olumsuzlukları önceden kestirerek muhtemel problemlerin önüne geçmek olmalıdır.

Karşılıklı güven ve rıza

Bazı gençler evlilik süreçlerini ebeveynlerine sorup sual etmeden götürürler, sadece resmi prosedürleri yerine getirmek için adet yerini bulsun diye ana ve babalarının rızasını almak adına onları daha sonra süreçlere dâhil ederler. Başta ana ve babalarımızı işin her sürecinde haberdar etmemiz onlar ile istişare içerisinde olmamız, fikirlerinde, tecrübelerinden ve dualarından istifade etmemiz daha uygun olacaktır. Her ne şekilde olursa olsun karşılıklı olarak bu yuvanın kurulmasında en son kararı gençlerin vereceği düşünülerek ana ve babaların damat ve gelin adayına mutlaka bu yuvanın kurulmasında istekli olup olmadıkları samimiyetle sorulması ve rızalarının alınması gereklidir.

Gösterişten uzak olmak

Taraflar birbirlerinden isteyeceği çeyiz ve mehiri mümkün mertebe asgaride tutmalıdırlar, bir eve lüzumlu olan araç ve gereçlerin üzerine çıkılmamalıdır, gösteriş alayiş ve nümayiş ve israftan uzak, sade bir yol tercih edilmelidir, günümüzde ateş pahası olan altın ve ziynet eşyalarını kendi durumlarının elverdiği ölçüsünde asgari seviyede tutmalıdırlar.

Evlilik sonrası önceliklerimiz

Her iki tarafın oluru ve rızası ile kurulan yuvada huzur, sükûnet ve sevgi ve saygı hükümferma olacaktır. Bundan sonrası gençlere kalacaktır, ilk etapta evlilik için borçlanmışlarsa borç sorumluluklarını sırtlarından atmaları daha sonra boş yere vakit kaybetmeden çoluk çocuğa karışmaları, ileride ekonomik durumları elveriyorsa israftan kaçınarak tasarruf etmeleri ve helal dairesinde kazanıp ve harcamaları, kendinden olacak nesilleri haram lokmadan uzak tutmaları, evlatlarına helal süt vermeleri bu dünyada arzu edilen en büyük mutluluk olsa gerek.

Saygı ve sevgi ile bir yastıkta kocamak

Evliliğin devamı huzuru ve sükûneti için mutlaka karşılıklı sevgi, saygı, sadakat, sabır ve sebatın bu uzun seferde anahtar rol oynayacağını akıldan uzak görmemek gerekir. Özellikle erkeğin, herhangi bir olumsuzluktan çabuk etkilenebilen yapıdaki kadını ezmemesi, ona iyi davranması, hoşgörülü olmaları, ömür boyu acı ve tatlı günlerde birbirlerine yardımcı olmaları gereği bilinci çerisinde olmalarına bağlıdır. Ayrıca gençlerimiz birbirinin ana ve babalarına, yani kayın valide ve kayınbabalarına hürmette kusur etmemeleri, ölene kadar onları da göz ardı etmeden bir ailenin parçası gibi görmeleri ve gözetmeleri her iki tarafında menfaatine olacağından evliliklerin neşe ve huzur içerisinde geçmesine katkı sağlayacağı kaçınılmazdır. Tabi ki kayın valide ve babalara da bu konuda vazifeler düşecektir, onlarda mümkün mertebe kızı ve oğlunu, gelin ve damatlarını hoşgörü ile karşılamalı, tarafsız davranmalı ve onlara karşı cömert olmalıdırlar.

Ahlâksız bir kocanın tahakkümü altına girmektense

Bediüzzaman Said Nursi Hanımlar Rehberi adlı eserinde “Maişet derdi için; serseri, ahlâksız, firenkmeşreb bir kocanın tahakkümü altına girmektense, fıtratınızdaki iktisad ve kanaatla, köylü masum kadınların nafakalarını kendileri çıkarmak için çalışmaları nev'inden kendinizi idareye çalışınız, satmağa çalışmayınız, şayet size münasib olmayan bir erkek kısmet olsa, siz kısmetinize razı olunuz ve kanaat ediniz. İnşâallah rızanız ve kanaatinizle o da ıslah olur, yoksa şimdiki işittiğim gibi, mahkemelere boşanmak için müracaat edeceksiniz. Bu da, haysiyet-i İslâmiye ve şeref-i milliyemize yakışmaz!” diyerek evlenme çağına gelmiş kızın ahlâki kriterlere uygun olmayan birsiyle evlenmesi yerine gerekirse ahlaki dairede çalışarak kısmetini beklemesi daha uygun olacağını ifade ederek günümüzde meydana gelen bir takım kavgaların önüne bu şekilde geçilebileceğini ifade etmişlerdir.

Herkesin hanesi küçük bir dünyasıdır

Bediüzzaman Said Nursi Asa-yı Musa adlı eserinde “Nev-i beşerin hayat-ı dünyeviyesinde en cemiyetli merkez ve en esaslı zemberek ve dünyevî saadet için bir cennet, bir melce bir tahassungâh ise, aile hayatıdır. Ve herkesin hanesi, küçük bir dünyasıdır. Ve o hane ve aile hayatının hayatı ve saadeti ise; samimî ve ciddî ve vefadarâne hürmet ve hakiki ve şefkatli ve fedakârâne merhamet ile olabilir. Ve bu hakikî hürmet ve samimî merhamet ise, ebedî bir arkadaşlık ve daimî bir refakat ve sermedî bir beraberlik ve hadsiz bir zamanda ve hudutsuz bir hayatta birbiriyle pederâne, ferzendâne, kardeşâne, arkadaşâne münasebetlerin bulunmak fikriyle ve akîdesiyle olabilir. Meselâ der: "Bu haremim, ebedî bir âlemde, ebedî bir hayatta daimî bir refika-i hayatımdır. Şimdilik ihtiyar ve çirkin olmuş ise de zararı yok. Çünkü ebedî bir güzelliği var, gelecek. Ve böyle daimî arkadaşlığın hatırı için herbir fedakârlığı ve merhameti yaparım" diyerek, o ihtiyare karısına, güzel bir hûri gibi muhabbetle, şefkatle, merhametle mukabele edebilir. Yoksa, kısacık bir iki saat sûrî bir refakatten sonra ebedî bir firak ve müfarakate uğrayan arkadaşlık, elbette gayet sûrî ve muvakkat ve esassız, hayvan gibi bir rikkat-i cinsiye mânâsında ve bir mecazî merhamet ve sun'î bir hürmet verebilir. Ve hayvanatta olduğu gibi, başka menfaatler ve sair galip hisler, o hürmet ve merhameti mağlûp edip o dünya cennetini cehenneme çevirir” diyerek aile hayatının sağlam temeller üzerine bina edilmesini ve Uhrevi hayatta da devam edeceğini ifade etmişlerdir.

Bu duygu ve düşünceler ile bu dünya hayatında üzerine titizlikle titrediğimiz, göz bebeğimiz olan değerli gençlerimizi Allah’a emanet eder, kuracakları aile hayatlarında huzur, mutluluk ve saadet dolu günler dilerim.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (6)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.