Gençliğe kastedenler

Faruk ÇAKIR

Geçen günlerde bir üniversite öğrencisinin, arkadaşlarının evinde uyuşturucu alarak ölmesi ‘gençler ve uyuşturucu’ konusunu yeniden gündeme taşıdı. Aslında bu problem, hiç- bir zaman gündemden düşmemesi gereken bir dert. Uyuşturucu alışkanlığı sonucu yaşanan ölümler sonrasında konu gündeme geliyor, bir miktar tartışılıyor ve sonrasında nedense unutuluyor.

Haberlere konu olan son hadisede, Kocaeli Üniversitesi öğrencisi olan genç kızın, İstanbul Kadıköy’de arkadaşlarıyla buluşması ve buluşulan evin tuvaletinde koluna aşırı dozda uyuşturucu enjekte etmesi sonucu vefat sözkonusu. Genç kızın annesi, kızının daha önce bu alışkanlık sebebiyle tedavi gördüğünü de söylemiş.
Elbette bu hadise bir ilk değil. Geçmişte de buna benzer üzücü ve düşündürücü ölüm hadiseleri yaşandı. Keşke bundan sonra yaşanmasa. Tabiî ki böyle hadiselerin yaşanmaması için yapılması gereken işler, atılması gereken adımlar var. Ne yazık ki Türkiye’yi idare edenler bu konuda ciddî adım atmak istemiyorlar. Peki, ‘adım atmak istemiyorlar’ tesbitinden rahatsız olanlar için ‘atamıyorlar’ diyelim.

En başta ifade edelim ki bu tehdit ve tehlike, ‘farkında olunması gereken bir tehlike’dir. Hiç kimse, hiçbirimiz ‘Bu tehdit bana ve çocuklarıma zarar veremez’ dememeli, diyemez. Aksine bu âfetin hepimizi tehdit ettiğinin farkına varmalı ve buna karşı da elden gelen her türlü tedbire, çareye başvurmalıyız. En başta da duâya! Kendimizi, çocuklarımızı ve çevremizi bu “ifsat şebekeleri”nin tuzaklarından koruması için Yaradana sığınmak çok önemli.

Başta Türkiye’yi idare edenler olmak üzere hepimizin cevap bulması gereken asıl soru şu olmalı: Medyanın ısrarla ‘altın vuruş’ olarak isimlendirdiği ve gerçekte ‘ölüm vuruşu’ olarak isimlendirilmeyi hak eden bu tercihten gençleri nasıl uzak tutabiliriz?

Düşündürücü hadise sonrası ortaya çıkan tabloda başka dikkat çeken noktalar da var. ‘Ölüm vuruşu’ sonucu vefat eden kızın babası, eşinden ayrıldığını ve kızının eşinin annesiyle birlikte yaşadığını söylemiş. En basitinden ‘parçalanmış bir aile’ var karşımızda. Bu sebeple, uyuşturucu/ öldürücü tehdidiyle mücadele ederken sadece polisiye tedbirleri değil, bu noktaları da göz önüne almak lâzım.

Konuyu değerlendiren uzmanların tesbitleri şöyle: Prof. Dr. Mücella Uluğ: “Ülkemizde uyuşturucu kullanım yaşı ortaokula kadar düştü. Gençlik bir arayış içinde. Çocukların yakın arkadaşları, dolaylı olarak kontrol edilmeli.”

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Bu tip olaylarda iki temel neden var. Kötü arkadaş ve zayıf aile. Uyuşturucuya kolay ulaşılabilirlik ise en büyük sorun.”
Prof. Dr. Nilüfer Narlı: “Gençlerin uyuşturucudan kaçınmaları için okullarda çok kapsamlı bilinç yükselten çalışmalara ihtiyaç var.”
Doç. Dr. Kültegin Ögel: “Yaklaşık 4 yıldır Türkiye’de hiç uyuşturucudan söz edilmiyordu. Çünkü kimse ölmemişti. ‘Araştırma var mı?’ diye sorarsanız, araştırma yok. Okullarda ise Millî Eğitim izin vermediği için araştırma yaptırılmıyor.” (Sabah, 3 Eylül 2009)
Demek ki şok ölümler olmayınca tehlikeyi unuttuk. Konu ile ilgili olarak ciddi araştırmalar yapılmıyor olması da ayrı bir skandal değil mi? Millî Eğitim Bakanlığının bu konuda okullarda araştırma yaptırmaması da garip...

Yeni Asya

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.