Geniş dairede cereyan eden hadiseler cazibedarlığı sebebiyle ister istemez ilgimizi çekiyor. “Rikkat-i cinsiye”, insaniyet itibarıyla olumsuz gelişmelere üzülüyor olumlulara seviniyoruz.
Malum olduğu üzere Mısır’da meydana gelen hadiselerin uluslar arası şeytani planın üçüncü aşamasıdır. Türkiye’de birincisi, Brezilya’da ikincisini tezgâhlandığı konusu ilmi bir değerlendirme olmayıp malumun ilanıdır.
Bu tür olaylardan ümitsizliğe düşmemek ve olumsuz etkilenmemek için Üstad Bediüzzaman Said Nursi, Meyve Risalesi’nin Dördüncü Meselesinin okunmasını tavsiye ediyor.
Meyve’nin Dördüncü Meselesi, İkinci Dünya Savaşı sırasında ne olup bittiği ile ilgili hiç ilgilenmeyişi, merak etmeyişi talebelerince merak konusu olmasıdır.
Burada insanların hayata bakışında önem ve önceliklerin nasıl sıraya konulacağı hususunda bir ölçü ortaya koymaktadır. Ehem-mühim meselesi.
İnsanın ilgi derecelerini (mütedahil) iç içe daireler misaliyle açıklıyor.
En küçük dairedeki vazife en büyük ve kesintisiz, en geniş dairede ise daha düşün öneme sahip ara sıra vazife düştüğünü izah ediyorlar.
Kalp ve mide dairesi, hane ve ceset dairesi, mahalle, memleket, dünya, canlılar alemi evren… diye uzayıp gidiyor…
Dünya Savaşından daha büyük bir dava her inanın başına açılmış olması. İngiliz ve Alman kadar serveti de olsa o davayı kazanmak için verse yine ucuz geleceğinden bahsediyor.
Her insanın başına açılan “İmanla kabre girip girememe davası” en başta gelen
Şimdi Mısır meselesini nereye koyacağız?
İnsaniyet, İslâmiyet, Hakkaniyet, Şefkat, Merhamet, Uhuvvet, Muhabbet gibi daha bir çok mü’min hasletinin gereği sorumluluk sınırları içinde yer almaktadır.
Evet Mısır hadisesi hem küçük dairede hem geniş dairedeki vazifelerimiz arasında önemli yer almaktadır, almalıdır.
Canlı yayında darbeyi izledim. Sabahlara kadar uyuyamadım. Üzüldüm ifadesi hissiyatları anlatmaya yetmiyor.
Teslim olmayan, dik duran, hiçbir pazarlığa yanaşmayan dik duruş ve Ona verilen milyonlarca insanın desteğinin ekranda yansıması bir derece yüreğimi serinlettiğini de paylaşmak isterim. O gece de sabah namazına kadar uyumadım. Darbe sahnesine göre daha rahat bir halet-i ruhiye etkin oldu.
“İslâm’ın Zeki Mahdumunun” İngiliz Mekteb-i Harbiyesindeki taliminde bilemediğimiz bazı eksiklikler tamamlanması gerekiyor belki. Olayın sebepler ekseninde çok şeyler söylenebilir. Uzmanlar söyleyecek her şeyi söylüyorlar.
İşin bir de kader boyutu var hikmetini bilemiyoruz. İlahi iradeyi bilmiyoruz.
Yalnız iyi bildiğimiz ve tarihte yaşanan tecrübelerden anladığımız ve şüphesiz itikat ettiğimiz bir hakikat varsa bu darbe sakat doğmuştur. Asla öncekiler gibi bir netice elde edilmeyecektir.
Yayınlara ne kadar ambargo koysalar da artık dünya küçük bir köy kadar küçülmüş, anlık saniyelik haber paylaşımına engel konulamıyor.
Mübarek Ramazan ayının feyizli gün ve gecelerinde küçük dairede yapacağımız vazifelerimizde;
Ubudiyet ve dualarımızda, kamu oyu oluşturulması bağlamında, ortaya konulacak meşru tavırlarda, fiili, fiziki ispat-ı vücut şeklindeki beyanlarda bulunmak gerektiğine inananlardanım.
Zira oynanan oyunun tek hedefi ve amacı İslâmdır, İslâm âlemidir, Müslümanların Müslüman olmalarıdır, imanımızdır, Kur’anımızdır.
Gerisi teferruattır.
Nemelazımcılık düşüncesi ise şu zamanda büyük günahlar sınıfından sayılabilir.
Evet tekrarında fayda mülahaza edilmesi gereken husus;
Mısır ve Suriye’deki Müslümanların meselesi sadece geniş dairedeki ara sıra vazifelerimizden olmayıp hem küçük-büyük her dairedeki vazifeler cümlesindendir. Cihad farz bir vazifedir. Herkesin kendi şartlarında cihada katılabilecek bir imkânı vardır. İnternet ve sosyal medyayı biz de cihad aracı olarak kullanabiliriz.
Öncelikli derdimizdir. Davamızdır. Kalbimizde yani küçük dairede hissetmezsek büyük dairede muzafferiyet düşünülemez.
İttihad-ı islâm’ın kilidi açılacaktır. İnşallah…
Geniş dairede başarının kodları küçük dairedeki vazifelerde yer alır.
Rabbim mübarek Ramazan-ı Şerif hürmetine yer yüzündeki tüm Müslümanlara muzafferiyet ve muvaffakıyetler nasip etsin. Amin