Gerçekleri görmemize engel olan gaflet perdelerini yırtmamız gerekir. Şu rüya gibi akıp giden dünya hayatının anlarını kalıcı kılmamız gerekmektedir. Her şey elimizden uçup gidiyor. Geçen günlerin lezzetlerini artık yakalayamayız. Eğer doğru bir hayat yaşamamışsak elemleri hayatımızı zehir edecektir. Hazır zamanın geçici lezzetleriyle sarhoş olmak hâleti bizi menzil-i maksuda vardıramaz. Gerçeklere uzanmamız gerekmektedir. Fani hayaller bizleri peşine takmamalı, boşluklarda gezdirmemeli...
Ömrümüzün geçen yıllarına baktığımız zaman, yaşadığımız yılların bizim için bir rüya gibi olduğunu anlarız. Çünkü o yaşadıklarımızı adeta bir rüyayı hatırlar gibi hatırlamaktayız. Tekrar o günlere dönmek, o yaşadıklarımızı tekrar yaşayabilmek elbette mümkün olmamaktadır. Birlikte yaşadıklarımız, çok sevip saydıklarımızın bir kısmı şimdi dünyamızda değiller. Biliyoruz ki bizler de bir gün bu rüyadan ölüm gerçeğiyle uyanacağız.
Bu geçici hayatta kendimizi ebedî bir âlemdeymişiz gibi hissetmeyelim. Bu hayatımızın pek yakında son bulacağını düşünmemiz, ölümsüz bir hayatta yaşamadığımızı bilmemiz gerekmektedir. Şu geçici hayatımıza biçtiğimiz ebediyet düşüncesiyle kendimizi gülünç duruma düşürmeye hakkımız bulunmamaktadır. Bu dünya hayatının kimseye yâr olmadığını yeri gelince söylüyor, dünyanın fani olduğunu dilimizden düşürmüyoruz. Ama çoğu zaman duygularımızla baş edemiyoruz. Onlar hep bizi dünyanın geçici güzelliklerine çekmek istemekte, gerçekleri düşünmememiz için gaflet perdelerini kullanmaktadırlar.
Üç-beş günlük dünya hayatı için değer mi? sorusunu sık sık dile getiriyor, bununla etrafımızdakileri teskin etmeye çalışıyoruz. Kendimizin herkesten çok teselliye muhtaç olduğumuzu unuttuğumuz zamanlar çok oluyor. Duygularımız bazen fani âlemlerde kendini kaybediyor. Hırsımızla dünyaya dört elle sarılırsak kazanmamız mümkün olmayacaktır. Beş para değerinde olan fanî metalar için, ebedî hayatların kazanılabileceği zamanları berhava etmememiz gerekir. Gerçekleri görmeye başladığımızda karartıların hedefimizi şaşırtmasına izin vermeyelim.
Sevgimizi ve alâkamızı fanilere hasredersek dünyaya yaranamayacağımız gibi ahirete de elimiz boş gideceğiz. Gerçeklere kanat açmayı öğrenemezsek fani dünyaya kazıklar çakma gayreti içinde olanlardan oluruz. Rabb-i Rahîmin rızası dairesinden uzaklara düşmek büyük kayıptır. O zaman bize acımayan şeytanlara yaklaşırız ki onlar da bizleri ebedî saadetlerden uzaklaştıracaklardır. Fanî değerlerle bizi avutanlara prim vermeyelim. İnsanî duygularımızı hayvanlaştırmak isteyenlere fırsat vererek insanlığımızdan uzaklaşmayalım. Biz insanız, gerçek insan olmak için çalışmak zorundayız.
Dünya nimetlerini görünce mânevî âlemlere giden yolları unutmayalım. Makamlarla tanışınca da kalbimizdeki güzelliklere yabancılaşmayalım. Dünyaya yapışınca, arzuladığımız güzellikler çok uzaklarda kalacaktır. Fani değerlerde huzuru ararsak sıkıntılar dünyamızın dört bir yanını saracaktır. Böyle olunca da artık dünyanın hiçbir ihtişam ve debdebesi bize zevk vermeyecek, kendi elimizle dünyalarımızı karartmış olacağız.
Dünyayı kazanmak için dünyaya değer verilmemesi gerektiğini öğrenmemiz gerekir. Dünyaya koştukça onun bizden kaçacağını, ondan kaçtıkça onun bize koşacağını bilmemiz gerekir. Koşulması gereken aydınlıklara değil de, ters istikametlere gidip, kendimizi felâketlerin kucağına atmayalım.
Dünyayı dünya için kazanmaya çalışanlar huzuru kaybediyor. Dünyanın fenasını kaybetmeyi göze alanlar ise güzelliklere kavuşuyor. Gerçekleri biliyor ama nefislere kabul ettirmemiz zor oluyor ne yazık ki. Şeytanların avanelerinden kendimizi kurtarmak için büyük çaba göstermek, bizi dünyanın fani değerlerine bağlayan rüyadan uyanmak zorundayız. Gerçeklere kavuşmak, karanlıklardan kurtulmak için çok şeyler yapmamız elzemdir.
Ölüm meleği kapımızı çalınca açmamazlık edemeyiz. Onu buyur etmek, emaneti teslim etmek zorundayız. Dünyanın sultanı da olsak beş para kadar bile faydası olmayacaktır. O zaman ölüm meleği bizi uyandırmadan uyanalım. O şanlı misafire hazır olalım. Rabb-i Rahîm adına gelen o meleği güler yüzle karşılayalım. Gaflet uykusundan uyanmaktan, samimiyetle Rıza-ı İlâhîyi talep etmekten başka çare yoktur dostlar...
Yeni Asya