1-Gezi parkındaki kimi guruplar “Biz Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye bağırırlarken, kimileri de “Laikiz” diye bağırıyordu. Kimileri devri geçmiş, iflas etmiş sosyalizmin, komünizmin bayrağını sallamaktan geri durmuyordu. Onca yenilgi ve marjinal kalmaya rağmen hala –para karşılığında olsa bile- davasında inadına devam ediyorlardı. Bana ne oluyor ki iki dünyayı içine alan cihanşumul bir dava olan Risale-i nur yolunda çalışmayayım, ısrarla ve sebatla Üstadımın peşinden gitmeyeyim?
2-Birbirileriyle alakası olmayan -saldım çayıra mevlam kayıra kabilinden de olsa- gruplar maksatları, meslekleri, meşrepleri farklı da olsa bir araya geliyor, yurt ve dünya çapında ses getirebiliyorlardı. Bana ne oluyor ki Risale-i Nurun şahs-ı manevisinden ders almış Nur cemaatleriyle bir araya gelmeyim ve Allah’ı bir, Peygamberi bir, Kıblesi bir, Kitabı bir müslüman kardeşlerimle dünya işleri şöyle dursun ahiret işleri için birlik ve dayanışma içinde olup dünyayı sarsmayayım? Kıtaları harekete getirmeyeyim? Hak daima galip değil mi?
3-Oradaki gizli ellerin nasıl iş gördüğünü, 28 Şubat kalıntısı tencere tava çalmalarını balkon ışıklarını yakıp söndürmelerini, Mustafa Kemal resimlerini, orak-çekiçli bayrakların-sendika flamalarının gölgesine sığınmış zındıka söylemlerini müşahede ederek zındıka komitelerinin asla uyumadığını gördükten sonra bana ne oluyor ki yeryüzünde fütuhat tamamlanmış, zafer kazanılmış gibi, dünya ehli gibi rahata meylediyorum, rehavete giriyorum? Uhud savaşında ganimet toplamak için Ayneyn geçidini terk eden mücahit okçuların arkadan vurulduklarını neden unutuyorum?
3-Çoğunluğunu İslama uzak veya soğuk zihniyete sahip, yurt dışındaki harici mihraklarca kara propaganda ile lojistik destek verilmiş kitlelerin ve grupların gösterileri sonucu iktidara balans ayarı verilmesi beni pek de enterese etmez. Zira orada ittihad-ı kulub yok, ittifak-ı kulüp vardır. Evet biz de iktidarın bir takım konulardaki keyfiliği, ben yaptım oldumculuğundan, “benden başka seçeneğiniz yok” havalarına girmesinden rahatsız oluyoruz ama biz ‘ferec’i onların eliyle istemiyoruz. Biz kendi dizaynımızı kendi metodolojimiz ve meşrebimizle yapmalıyız. Elimizde nur var topuz yok.
4-Öfkeli insan anormal insandır. Çünkü akıl yerine his ve heyecan hakimdir. Bir yapayım derken on katını da kırar ve zarar verir. Toplumun sinir uçlarıyla oynayan mihraklar için en ideal kitle, öfkeli kalabalıklardır. Çünkü bazen olur ki telafisi ve geri dönülmesi imkansız yerlere ve konumlara sürüklenirler. Sokağa çıkmak demek bir yerde bu sürecin fitilini ateşlemek demektir. Hangi provokatörün, hangi aşamada, nereyi berhava edeceği belli değildir. Bana ne oluyor ki Üstadımın “Müsbet hareket” metodunu terk edip her türlü provokasyona, spekülasyona açık sokak ve park hareketlerinde yer alarak iç ve dış gizli zındıka komitelerinin oyuncağı olayım?
5-Gezi parkındaki fırsatçı –uyanık ihtiyar kurtları geçerek söyleyeyim ki ne sağcı, ne solcu– bu terimleri kullanmak da hoşuma gitmiyor- yeni bir gençlik ve nesil türemiştir. Yaşam ve giyim biçimi burjuva-kapitalist tipi; konuşma biçimi İngilizce bozuğu Türkçe; kültürü twitter, internet, sanal oyunundan öte gitmeyen; hayatı sanal katliam ve savaş oyunlarından ibaret zanneden; açlık, susuzluk, fakirlik nedir bilmeyen, camiye ayakkabıyla girip, camide bira içmeyi pet şişeden su içer gibi içen, kısaca kendi mukaddesatından habersiz, her provokasyona açık bir yeni gençlik oluşmuş. Bana ne oluyor ki bu gençlere hitap edecek, onlara Nurları tanıtacak hizmetler, organizasyonlar düzenlemiyorum?
6-Birbirlerinden dünya kadar farklı, birbirlerinden habersiz, ayrı amaçlar ve ayrı hedefler için Gezi Parkında bir araya gelen insanlar demek ki yüzde bir de olsa, bir ortak paydada birleşebiliyorlarken bana ne oluyor ki namazındaki, niyazındaki kardeşlerimle, ağzı dualı mübarek kardeşlerimle bir-iki siyasi ve hissi farklılıklar ve bir-iki tüzük, yönetmelik anlaşmazlığı yüzünden bir araya gelemiyorum? Bir kusuru varsa, yüz meziyeti olan bu nur kardeşlerimle muhabbet içinde kucaklaşmıyorum ve dertleşmiyorum? Laakal 15 günde bir okunması gerekli İhlas Risalesini ya hiç okumuyorum veya okuduğum halde yanlış anlıyorum.
Velhasıl-ı kelam kardeşler, çok çalışmalıyız, çoookk!!!