Haklı veya haksızlıklarına bakmaksızın, yaşadıkları yerin ağaçlarının kesilmesine itiraz eden, şehrin muhtelif diyarlarında boy attıkları yerleri trafik ve kalabalıkları ile felç edip yaşanmaz hale getiren çirkin AVM’lerden bir benzerinin de parklarına yapılmasını istemeyen bu bir avuç insana destek vermek istiyordum...
Doğrusu hangi ölçülerde haklı veya haksız olduklarına dair de bir fikrim yoktu. Fikrim yoktu, çünkü şehre nizâm verenler, lütfedip doğru dürüst hiçbir açıklamada bulunmamış, projenin ne getirip ne götüreceğini anlatma ihtiyacı duymamışlardı... AVM meselesi bilhassa, acaba birilerine haksız bir kazanç mı temin ediliyor, şüphesini tedirgin edici seviyelere tırmandırmıştı...
Cumayı Cumartesiye bağlayan ve televizyon ile bilgisayar başında elem içinde uykusuz geçirdiğim gecede maalesef işin rengi hızla değişmeye başladı. Memleketin bütün muhalif unsurları harekete geçmiş, protestoyu bir isyan ve hatta mümkünse iç savaşa kadar harlamak için var güçleri ile çalışıyorlardı. Yüzleri maskeli, ellerinde taş ve sopalar dolu karanlık çehreli bu kişilerin tahrik ve taarruzları arttıkça, maalesef polis de itidalini bütünüyle kaybedip, bu tehlikeli yangına âdeta benzin döker olmuştu...
Sabaha kadar akl-ı selim bir sesin devreye girmesini boş yere bekleyip durdum... Gül’den Başbakana, Arınç’tan, Kurtulmuş’a kadar hiç değilse ekranlar vasıtasıyla gelecek bir itidal çağrısı için Twitter üzerinden âdeta yalvardım, ama sesimi kimseye duyuramadım: Basirete mil çekilmiş, iz’an gecenin karanlığında sırra kadem basmıştı.
Şunu çok açık ve net ifâde etmek istiyorum ki, sebebi ne olursa olsun, polisin tavrı, oluk oluk sıktığı su ve biber gazı, karşı tepkinin kontrolden çıkması, masûmiyet iffetini kaybedip karanlık emel ve niyetlere ırzını teslim etmesinde büyük rol oynadı. Devlet ve onun sahadaki temsilcisi polisin kendi vatandaşına karşı daha itinalı, daha müşfik ve daha müsamahalı olması beklenirdi. Olmadı, olamadı...
Gezi Parkı tecrübesinin herkesten çok iktidara büyük dersler çıkarma fırsatı vermiş olmasını büyük kazanç sayıyorum, doğru dersler çıkarmış olmak şartı ile...
Bir kere iktidar, haklı ve ekseriyeti teşkil etmenin fütursuz ve başına buyruk, burnundan kıl aldırmayan müstağni bir idâre şeklini mâzûr göstermediğini öğrenmiş olmalı...
Küçük de olsa, haklı ve mâsûm bir noktadan harekete geçen bir gürûhun çığ gibi büyüyüp kontrolden çıkabileceğini, mâsûmiyetini kaybedip tehlikeli bir düşmana dönüşebileceğini yaşayarak öğrenmiş oldular.
Demokrasilerin yegâne iktidar mekanizması olan seçimle iş başına gelmenin muhalefet için korkunç bir ümitsizliğe dönüştüğü zeminlerde muhalif unsurların teslim değil, gayr-i meşru, hukuksuz, tehlikeli ve karanlık bir takım tertiplerin içine rahatlıkla girebileceğini de şaşkınlıkla görmüş oldular...
Nihayet, milletin din, târih ve değerlerini red esâsı üzerine kurulmuş bir devletin asırlık saltanatını sürmüş olan unsurların milletçe tasfiyesinin teslimiyet sebebi olmadığını, bu âkibetin doğurduğu darbeler zincirinin arkasının kesilmemiş olabileceğini de görmüş olmalılar...
Bir kaç ağaç kestirmeme arayışının bu çapta bir hükümet aleyhdarlığına dönüşmüş olmasını hafife almanın, Silivri’nin kapılarını aralamaya, darbecilerin zincirlerini gevşetmeye niyetlendiği ne zamandır bilinen iktidara pahalıya mal olacağının da sarsıcı bir şekilde hissedilmiş olduğunu ümid etmek istiyorum...
Lozan’da İngiliz ve Batılı güçlerin ülkemiz ve İslâm âlemindeki kuvvetli menfaatlerini teminat ve taahhüd altına almış olan Ankara’nın değişmesinin Batılı dostlarımızı(!) fevkalade rahatsız ettiği de İnşaallah anlaşılmıştır...
M. Kemal’i bir kanûnla tabulaştırıp tartışma dışına çıkaran Ankara’nın onu tehlikeli bir ateş topu, bütün karanlık güçlerin arkasında meşruiyet kazanmaya çalıştığı dokunulmaz bir mevzi haline getirdiğinin de görülmüş olması temennimdir.
Atatürk’ü Koruma Kanûnun kaldırılarak tartışmaya açılması, herhangi bir insan gibi menfi-müsbet bütün veçheleri ile doğru öğrenilmesi, sadece demokrasinin nâmusu açısından değil, bu tehlikeli oyunun önünün kesilmesi açısından da elzemdir.
Vesselâm!.. Gezi Parkı hâdisesi, iktidar için bir milâd olmalıdır...
Bugün