Her insanın ilk mahkemesi kendi vicdanındadır. Milletin vicdanı, mahşeri şuur, ikinci yargılanmadır. Üçüncü yargılanma ise ...
1921 yılında, bahardan kalma bir günde, Ayasofya'da cemaatle namaz kıldıktan sonra Bediüzzaman, talebelerinden Molla Süleyman'la sinemaya gitmiş. ("Süleyman, haydi sinemaya gidelim" demiş olmalı. Süleyman, "Olur" demiştir tabi, ama mutlaka şaşırmıştır!)
O zamanki filmler sessizdi ve hareketli filmler değildi. Yerli filmler de henüz yoktu..
Beraberce Eminönü-Sirkeci'deki Alemdar Sineması'na (Ayasofya'dan Gülhane Parkına inerken Zepnep Sultan Camii'nin karşısındaydı. Şimdi yerinde bir oto galerisi bulunuyor.) gittiler. Birinci mevkiden iki bilet aldı. Bir süre filmi seyrettikten sonra arkasında oturan talebesine dönerek; "Süleyman, ne anladın bu filmden" dedi. Süleyman'ın cevabı kısa oldu: "Hiiiçç!"
Bediüzzaman, salonun karanlığında beyaz perdedeki filmi seyrederken fısıltıyla "İşte dünya da böyledir. Kendisi sabit olmadığı gibi içindekiler de öyledir. Fanidir, durmuyor, gidiyor. Onun için dünyaya güvenme, bu film kadar kısadır. Sinema perdeleri gibi akıp gidiyor, göz açıp kapayıncaya kadar geçip gidiyor." dedi.
Prof. Dr. Himmet UÇ “Bediüzzaman ve Sinama” isimli çalışmasında önemli tespitlerde bulunur: Mesela üstat, Kur’an-ı Kerim’i bir sinemaya benzetir. Nasıl sinemadır Kur’an? Sinemada “Come Back.” denilen bir teknik vardır. Edebiyatta, tiyatroda, sinemada geriye gidip yorum yapmak. Allahu Teala Kur’an’da hep geriye/tarihe yönelik unsurları kullanır. İnsanların geriye dönüş tekniğini bilmedikleri bir dönemde, Allahu Teala geçmiş peygamberin asırlarına giderek, onları, gönderildikleri toplumları ve şartları bize anlatır. Kur’an, Hz. Peygamber’den önce gelen bütün peygamberlerin mücadelelerini aktarır bize. Romancılar, hikayeciler, tiyatrocular ve sinemacılar, geriye dönüş tekniğini, pek çok edebiyat ve sanat tekniğini mukaddes kitaplardan almıştır. Bediüzzaman, bu geriye dönüş tekniği üzerinde de durur. Ayrıca kameranın kaydetmesi ve çekilen görüntülerin tekrar tekrar seyredilip (muhayyile) üzerine düşünülmesi.. Gizli kameradan bahseder ve kaydettiklerinin (arşiv) insanın aleyhine delil olarak kullanılacağından. Hafıza, amel defteri, tarih, eserler (şiirler, romanlar, hikayeler, tiyatro eserleri, sinema filimleri) birer kayıttır. Bediüzzaman eserlerinde pek çok yerde sinema ve sinematograf kelimelerini kullanır. İnsan hayalini bir sinematografa benzetir. Bediüzzaman’ın eserleri içinde Ayetü’l- Kübra otuz üç bölümden oluşmuş bir tiyatro, bir filmdir; orada müşahhas ile mücerredi sahnelemiştir. Kozmik olayları şimdi gibi yorumlar. Bulut, ay, güneş, yağmur; olaylar anında, hareketli bir laboratuar gibi. Soyut konularda, tarihi konularda ise sinemanın geriye dönüş tekniğini kullanır. Peygamberler ve peygamberimiz devrini şimdileştirir. Geriye dönüş tekniği ile Eskişehir hapishanesinin penceresinden geleceği gösteren bir sinema gibi genç kızlara bakar. Geriye ve ileriye götürür bakışını, inancı, sanatı inşa eder. Bugün, dünün sonucu, yarının tasarımıdır çünkü.
Hafıza, gizli kameralarını çalıştırır, hatırlamak istemeyeceğimiz tecrübeleri bile kaydeder. Tarih, gizli kameralarını çalıştırmaktadır. Uygulanan politikalar, yapılan işler, alınan tavırlar ve yapılan eserler kayda girmektedir. Allahu Teala, Kiramen Katibin meleklerinin eline vermiş, gizli kameralarla içimizi ve dışımızı anbean kaydettirmektedir.
Her insanın ilk mahkemesi kendi vicdanındadır. Milletin vicdanı, mahşeri şuur, ikinci yargılanmadır. Üçüncü yargılanma ise Mahkeme-i Kübra’da, ahret günündedir..
Her insan gibi, devlet adamları da Allah’a, milletine, ailesine ve kendine karşı sorumludurlar; sözlerinin, davranışlarının ve işlerinin kaydı tutulmaktadır. Adeta bir gizli kamera izler devlet adamlarımızı, politikacıları, iş adamlarını, sanatçıları, bilim adamlarını, aydınları, herkesi.. Her insan yaşadığının hesabını vicdanında, toplumun vicdanında ve kıyamet gününde yüce mahkemede verecektir.
Dünya ve bölgemiz, yeniden yapılanıyor. Türkiye, kısa, orta ve uzun vadeli planlarını yapmak zorunda. 2023 planını, 2053 planını, 2071 planını yapmak zorundayız millet olarak. Devlet adamlarımızın ve politikacılarımızın omuzlarındaki yük, çok büyük ve ağır. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve partilerinin genel başkanları gizli kamera önündeler.. Mahkemelere hazırlık yapmak zorundalar. Vicdanlarında temize çıkmaları yetmez, milli vicdanda temize çıkmalılar ve Allah’ın mahkemesinde de temize çıkmalılar.
Yürünmüş yollar, yok sayılamaz. Herkes hangi yolda kaç adım attığını, hangi amaçla yola çıktığını, nasıl bir yolculuk geçirdiklerini kayıtlardan öğrenecektir.
Haber7