Türkiye sarsıcı dersler içeren bir dönemden geçiyor ve bazı yerleşik inançlar alt üst oluyor.
Devlet içindeki çetelerin ilk büyük operasyonu 10 Kasım 1938de olmuştu. Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Fahrettin Altay o gün Ankaraya gelip Cumhurbaşkanlığı seçimine müdahale etti.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Fevzi Çakmakın kişiliğine uygun bir ikna metodu ile aday olması engellendi. Biz İsmet İnönüyü istiyoruz, Türkiyenin Lenin sonrası Rusya gibi olmasını istemiyorsanız adaylıktan vazgeçiniz denildi.
Delil olarak da İsmet İnönünün hergün Harbiyenin önünden geçerken tezahürat yapan Harbiyeliler gösterildi. Aslında İsmet İnönünün Kayseri treni taşlanması gibi Harbiye önünden geçerken alkışlanması da psikolojik harekat uygulamaları idi.
Fevzik Çakmak Paşa ihtirassız bir kimse idi ve blöfü görememişti. Tarihçiler o günü aydınlatırlarsa daha net bilgilere sahip oluruz. Cumhurbaşkanlığı seçim günü TBMMyi çeviren askeri birlik alışkanlığı o gün başlamıştı.
O günden beri millet iradesi değil devlet içinde devlete rağmen bir örgütün dedikleri oldu. Bu örgüt kanserleşti, suça karıştı ve devlet kurtulmak istedi.
Ameliyat masasında dokular açılınca hastalığın dışardan görüldüğünden daha vahim olduğu anlaşıldı.
Evet Ergenekon davası savcıların üzerine siyası ve askeri bir baskı var ama bu baskı o gizli komitelerin baskısı.
Kürtçe TV ye O büyük karar onu TBMM veremez diyenler o büyük kararı kimin vermesi gerektiğini sormak hakkımızdır.
Çarpıtmalara dikkat edelim, suç işleyenler kendilerine nasılsa dokunulmayacak bu konu Veli Küçükten öteye gitmeyecek diyorlardı.
Devlet içindeki kirli ilişkiler güvenlikten sorumlu beş kurumuz hepsinin içerisine uzanmıştı. Artık herkes bildiğini söylemeli. Jandarma, Emniyet, Genelkurmay, MİT ve MGK iç temizlkik yapmalı.
Darbecilerin yeni hedefi yandaş savcı ve hakimleri harekete geçirmek olacak.
Danıştay baskını olduğunda Danıştaya ilk gelen güvenlik birimleri neden Emniyet değil de Jandarma idi? Cumhurbaşkanının önüne kimin suçlu olduğu ile ilgili yazılı metni kim verdi ise onlar gizli komitelerdir.
Türkiye tarihi bir kırılma noktasında siyasi irade ve askeri irade ya millet iradesine güvenen çözümler üretecekler veya Türkiye Latin Amerika demokrasisinde yuvarlanıp duracak.
Ankarada TBMM üyeleri konuyu soğukkanlı bir biçimde tartışmazlarsa sorunun çözümü yanlış mecralara kayabilir.
Savcılar ve hakimlerın üzerinden ilginin uzaklaşması gerekir. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerinin ve Adalet Bakanlığı üst düzeyinin kimlerle temas içinde oldukları güvenlik hassasiyeti taşımaktadır.
Bugün savcılar tarafından kapısı çalınacağından korkanlar, Türkiyenin binlerce faili meçhul olayları nedeniyle uykusu kaçanlara empati yapsınlar. Bu bize sıra gelecek mi diyenler ekmeği ile oynayıp uykusunu kaçırdığı Anadolu çocuklarına yaptıkları zulmü hatırlayıp hukuk herkese lazım imiş demeliler.
Ergenekon örgütü soruşturmasına aşırı reaksiyon gösterenler bir psikoloji yasasını hatırlatıyorlar. Karıncaya tüfekle ateş etmek isteyenler genellikle Acting out savunma mekanizması ile hareket ederler.
Hatası ile yüzleşmek istemeyen kişi düşünmeden orantısız tepki vererek rahatlar. Güdümsüz saldırı, huysuzluk nöbetlere rastlanır. Kişiye hiç bir şey söylenmese bile yanlış duyum ve algılamaları olabilir.
Genellikle duyarlı ve dikkatinin arttığı konu açıldığında hukuk, adap gibi davranış kontrolü sistemleri devreden çıkar. Birden bağırmaya başlar terapiste bile yumruk atabilir.
Böyle durumlar da terapist Şayet çığlığınızı tutarsanız size nasıl yardımcı olabilirim? gibi zekice mücadele ederse kişi özeleştiri yapabilir.
Bağırmaya devam ederseniz bırakalımın siyasetteki karşılığı bağırmaya devam ederseniz halkın hakemliğine gidelim olmalıdır.
Huysuzluk nöbeti geçirenlerle zekice mücadele edecek, blöfü görecek, şantaja boyun eğmeyecek ve insanları öfkelenmeye değil düşünmeye sevk edecek politikalara her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
Haber 7