Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Sebe Sûresi 1-2. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor
1. Hamd, göklerde ne var, yerde ne varsa kendisinin olan Allah’a mahsustur. Hamd, âhirette de O’na mahsustur. (*) Çünki O, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır, Habîr (herşeyden haberdâr olan)dır.
2. Yere ne giriyor ve ondan ne çıkıyorsa, gökten ne iniyor ve onda ne yükseliyorsa, (O) bilir. Ve O, Rahîm (çok merhamet eden)dir, Gafûr (çok bağışlayan)dır.
(*) “Bütün mevcûdâtta sebeb-i medh ü senâ (övgüye vesîle) olan kemâlât (mükemmellikler) O’nundur. Öyle ise hamd (övgü) dahi O’na âiddir. Ezelden ebede kadar her kimden, her kime karşı gelen ve gelecek medh ü senâ O’na âiddir. Çünki sebeb-i medih olan ni‘met ve ihsan ve kemâl ve cemâl (güzellik) ve medâr-ı hamd (hamde vesîle) olan herşey O’nundur. O’na âiddir. Evet âyât-ı Kur’âniyenin (Kur’ân âyetlerinin) işârâtıyla (işâretleriyle) bütün mevcûdâttan dâimî bir sûrette dergâh-ı İlâhiyeye (Allah katına) giden bir ubûdiyettir (kulluktur), bir tesbihtir, bir secdedir, bir duâdır ve bir hamd ü senâdır ki, dâimî o dergâha gidiyor.” (Mektûbât, 20. Mektûb, 66-67)