Bahardı.
ilk cemrenin düştüğü günlerdi.
bir kayık yol alıyordu sessiz sularda.
bir kayık, birkaç adam
ve sular kadar sessiz ve derin bir yürek,
bir yürek ki, zamanının eşsizi.
bir kayık, birkaç adam
ve …
kim bilebilirdi ki
bir fetihti yaklaşılan…
neydi ki hayat?
ha orada ha burada,
tek bir gök kubbenin altında.
Halıkı bir, Maliki bir, Hâfızı bir.
her toprak memleket,
her dam sıla.
***
bahardı.
bir kasaba, birkaç adam
ve alemler kadar geniş bir yürek,
bir yürek ki, sınırsız şefkati.
bir kasaba, birkaç adam
ve…
“yaz kardeşim” dedi.
yazmaya başladı,
üzerlerine sessizlik örttükleri
uyutulmuş kalemler.
bahardı.
gök yarılırcasına zikrederken,
yerdekiler yeni bir dirilişe çatlarken,
“yaz kardeşim” nidasına uyandı
bir köşede unutulmuş sineler.
ve başladı yazılmaya
ta “oku” emrinden bugüne,
ne varsa…
neydi ki hayat?
kainatta ayet olmak,
harf harf, hece hece kitab-ı kainatı okumaktı.
kul olmaktı,
“kalemle yazmayı öğretene,
insana bilmediğini bildirene”
***
kıştı.
bir mahpus damı, birkaç adam
ve zindanları saraya kalbetmiş bir yürek.
bir yürek ki, öteleri yüklenmiş.
bir dam, birkaç adam
ve…
azizlerdi, sadıklardı, fedakarlardı.
sesler nur, eller nur.
nura boğdular kesif ve küflü duvarları.
kıştı.
yürekleri ürperten
müthiş bir yangındı.
imanların tutuştuğu,
içinde evlatların yandığı.
neydi ki hayat?
yangına nur yetiştirenlerin,
diz, dirsek çürütenlerin,
ömrü bedel verenlerin
ruhlarında canlanan
bir insan-ı kamil.
***
bahardı.
bir otel odası, birkaç adam
ve son demlerde bir yürek.
bir yürek ki, ruhunu Rahman’a teslim eylemiş.
bir otel odası, birkaç adam
ve…
“risale-i nur için hayat isterdim” demişti.
oysa verdiği nefes,
hayatlar kurtaran hakikatlerdi.
kainatı kuşatan bir yürek ve sayısız eller,
cennet asa baharlara tohumlar ekti.
bahardı.
yetmiyordu artık
acele edip geldiği kışlar,
yetmezdi artık bu perdeli baharlar.
neydi ki hayat?
ne sılada, ne baba ocağında.
bir otel odasında,
dünya ve içindekilerden g/ayrı,
gölgelere yumduğu gözlerini
sonsuz bir nur’a açmaktı.
bu sürgün ayazlardan
sonsuz baharlara kanat çırpmaktı.