Huneyn bozgununun Müslümanların moralini bozup dağıttığı bir andı. Bu anı fırsat bilip Allah Resûlünü (asm) öldürmeye kastedenler de vardı. Bunlardan biri Şeybe bin Osmandı. Uhud Savaşında babası öldürülen Şeybe, kin ve düşmanlıkla doluydu. Bu dağınıklıktan faydalanarak Efendimizi (asm) öldürmek istiyordu. Sağ tarafına baktı, Hz. Abbasın yalın kılıç Efendimizi koruduğunu gördü. Solunda amcası oğlu Ebu Süfyan bin Haris vardı. Ancak arkasından vurabilirim diye adım adım yaklaşmaya başladı. O kadar yaklaşmıştı ki, kılıncını kaldırıp vurmak için hiçbir engel kalmamıştı. Tam kılıncı indirecekti ki önünde ateşten bir engel belirdi. Korkmuş, şaşkına dönmüş, titremeye başlamıştı Şeybe. Gözlerini kapatıp geri geri gitmeye başladı. Anladı ki, gaybî bir el onu korumaktaydı. Demek Hz. Muhammed (asm) bir peygamberdi.
Şeybe geri geri çekilirken Kâinatın Efendisi (asm) başını çevirip ona tebessümle baktı ve Ey Şeybe! Yanıma gel dedi.
Şeybe titreye titreye geldi. Resul-i Ekrem (asm), hayatına kasteden Şeybeye asla misliyle mukabeleyi düşünmedi. Aksine, mübarek ellerini göğsüne koyup içindeki şeytanın vesvese ve desiselerini gidermesi için Allaha duâda bulundu.
Bu bakış ve duâ her şeyi altüst etmeye yetmişti. Şeybe bir başka olmuştu. Dünyası değişmiş, kin ve nefretin yerini sevgi ve saygı almıştı. Şöyle der Şeybe: Daha Allah Resûlü (asm) elini göğsümden kaldırmamıştı ki, Allah Resûlü (asm) bana dünyadaki mahlûklar içinde en sevimli hale geldi.
Bu bir mucizeydi şüphesiz. Resûl-i Ekremi (asm) her bakımdan örnek alan, İslâmın güzelliklerini tebliği gaye edinen her fedakâr insan, mucizevârî olmasa bile bu hakikatleri duyurmanın harika etkilerini görecektir. Çünkü akıl, ruh, kalp, nefis ve bütün hissiyatı tatmin edici bir özelliğe sahip İslâm, insanın iç dünyasında inkılâblar yapacak güçtedir.
Geçtiğimiz Cumartesi günü, İlme Hizmet Vakfının dâvetlisi olarak gittiğim Afyonda vakıf binasının konferans salonunda bu minval üzere Gönüllerin Fethiyle ilgili bir seminer vermiş, Asr-ı Saadetten ve zamanımızdan örnekler sunmuştuk.
Maşallah Afyonlu dostlar vakıflarının üst katını itinayla tefriş etmiş, güzel bir hizmete imza atmışlar. Akşam seminer verirken, güzdüz öğle vakti de ilim iştiyakıyla kavrulurken gençlerle sohbet ettik. O gün tatlı bir gün oldu.
Yeni Asya