Dünde yaşamak uyumanın bir başka şekli değil mi? “Eski hal muhal” demek bugünü yeni anlamla yaşamak olsa gerek; dün denizi bir daha geri gelmemek üzere gitti çünkü!
“Eskiden böyleydi” hayıflanması bugüne şikâyetle noktalanıyorsa yarından umut yok demek isteniyordur ki bu ehli iman için istenmeyen bir durumdur. Çoğu zaman istenmeyen durum içinde dururuz; sebepler ağı ve bağlamında bağlı kalmışızdır çünkü!
Zahirle batın arasındaki bağ, evvel ile ahir arasındaki bağlantı kopukluğu; düştüğümüz kuyunun derinliğini gösterir; “eskiden böyleydi” eskide de söylenirdi!
Eski ne yeni ne? Neye göre eski, neye göre yeni?
Dörtlü ağ iyi kurulursa eski eski değil yeni de yeni!
Eski ve yeni tek çizgi yaşayanlar için; dairsel döngü her “an”, her “gün”, her “asır” aynısını tekrarlamayarak tazeleniyor. Düşünce ve bakış nasıl sabit kalabilir?
Kış bakışlar baharı görürse yaz yakındır; yazda kışa hazırlanan ağları ve bağları iyi kurmuştur; zaman üstü mutluluklar uzak değildir ona.
Zihin düzlemi tek çizgi üzerinde akıyorsa iflah olmaz donukluklar karmaşasında hapistir; ister ki dünya onun çizgisine gelsin, bilmez ki “dünya”, dünya kadar öteye gitti!
Akışı görmek, seyrin içine girmek, her günde yeniden doğmak; her an tazelenen hayatı iyi okumak, latifleşerek zamanın içinde mekânın üstünde gezmekle mümkün olsa gerek.
Bu bağlamda her gün; yarına giden tekrarlanmayan bir adım, bitmeyen yarınlar da sonlanmayan hakikat yolculuğu…
Dünün uykusunda, yarının hülyasında, bugünün avuntusunda olanlar için zor adımlar bunlar. Zorluk içindeki insanı uyandırmak; içindeki insan yönünü uyandıran azların yapacağı bir fiil…
Az insanların yükü ağır; o ağırlığı azlar taşımış; dün de, bugün de yarın da değişmeyecek bir azlık bu. O azlardan olmak ya da o azlara yakın olmak; bugünün dünyasında az sayılmayacak bir amel; belki dünyayı o amel kurtaracak!
Kararan ufuklar aydınlandığında bu daha net görülecek; yine de gören görecek onu.