Korku ve ümit içinde, bedenimde en güçlü olan kısma ellerimi bağlayarak huzura gidiyorum.
Kabul edilip edilmeme endişesi tüm ruhumu sararken, yalnızlığım ve kimsesizliğim arasında; Kerim’e, Vehhab’a, Vedud’e, Rahman’a, Rahim’e sığınarak yollara düşüyorum.
Ruhumdaki girdaplara takılıp canım acısa da, kanayan yaralarıma merhem almak için sarp yokuşlardan geçiyorum. Nefsim gözümün önüne anlamsız hayallerini serse de onlara bakmadan geçmek için gözyaşlarımla o hayalleri silmeye çalışıyorum.
Yollarda kalbim ağlıyor, ben ağlıyorum:
“Faniyim, fani olanı istemem.
Acizim, aciz olanı istemem.
Ruhumu Rahman’a teslim eyledim, gayr istemem.
İsterim, fakat bir Yârı Bâki isterim.
Zerreyim, fakat bir Şems-i Sermed isterim.
Hiç-ender hiçim, fakat mevcudatı birden isterim.” (26.söz-Hatime) diye diye nefsimle geçtik kızgın çöllerden. Yana yana söyledik bu kelimeleri, döndük tevhid etrafında, bindik hidayet gemisine, çıktık Sema’ya.
Ya Rabbi! Perdeleri araya aralaya geçtiğimiz mekânda, aramızda bir perde kaldı. Secde anlarında, Sana kavuşmanın coşkusunu ve nefsimden kurtulmanın sevincini yaşıyorum.
Seni bulan gönlün ne gamı kalır ne kederi. Sen ki gönüle sevinçsin, kalbe merhem.
Gözpınarlarımdan akan damlalar hasretimi anlatır. Sana olan sevgim karşısında serinletir ruhumu. Bununla daha çok yalvarırım sana.
Ey Rabbim! Gönlü yaratan Sen, göz perdelerinin arkasında gözyaşlarını saklayanSen, sevgiyle kalbi yakan Sensin. Yandıkça bizi şekillendiren Sensin.
Ya Rabbi! Ayetlerin beniSana, secdelerin güzelliğine, yâkine çağırır. Gönlümün yalnızlığına ve hüznümü gidermeye çağırır.
Namaz beni teselliye çağırır. Doğruluğa, kurtuluşa çağırır. Çığlıklarım arasında beni hidayete çağırır. “Hâdi” yi kendi lisanında “Hayyeale's-salâh Hayyeale's-salâh.” ve ardından “Hayyeale'l-felâh Hayyeale'l-felâh.” der.
“Gel!” der, koşa koşa gel. Tereddüt etmeden, sıkılmadangel. İhsanlardan mahrum olma der.
Birliğe gel. Dirliğe gel. Huzura gel, sükûna gel. Sevgiye, huşuya, gel.
“Ne olursan ol, yine de gel” der Mevlana.
Namaza geldiğinde gör ki Mabudunla karşı karşıyasın. Huzurda saygıyla dur. Yavaş yavaş secdeye eğ başını. Bakışlarını secdeye döndür. Tüm hâyânı bürün, huzurda dur. Kulluğun bilincine var ve vardığın yerde senin için hazırlanmış nimetlere var. Gördüğün nimetler için şükranla secdelere var.
Sonra tüm kâinatta onun esmasının cilvelerini görmeyi, okumayı, dinlemeyi ve onlarla konuşmayı iste.
Sonra Onun ihsanı olan sevdanı iste.
Tekrar doğrul. “Birliğin” karşısında, kalbinin çift yaratıldığını bilerek huşuyla dua et. Hamdleri “bir olana” ilet. Mülkün Ona ait olduğunu dilinle, kalbinle ve ruhunla zikret.
Rabbini tenzih et. Ve her şeyi duyan Rabbin huzurunda yavaşça doğrul.
Sonra hızla koş sevdiğine. Ayrılığın acısını secdelerde gider. Rabbini tekrar tenzih et. Rabbinin büyüklüğünü ilân ederek dizlerinin üzerine otur. Ve yine Rabbinin büyüklüğünü görerek, ayrılığın gönlüne verdiği hüzünle gerçek sevgiliye tekrar koş. Hiçbir yere bakmadan, kaygılanmadan, umutla perdeleri tek tek açarak koş.
Sevgini ve ardından âşkını ilân için, sabır dilemek için, doğru bir kul olabilmek için, sevilmek için, unutmamak ve unutulmamak için, saadeti ebediyete varabilmek için; için için ağlayarak perdeleri arala. Yetmiş bin perdenin, altmış dokuz binini araladıktan sonra dur; Rabbinin muhabbetini tadarken, bu nimet karşısında sende muhabbetle: “Subhânerabbiyâl âlâ” de.
Sonra usulca başını secdeden kaldır. Bu güzel yolculuğun ardından, sana eşlik eden meleklere: “Esselâmualeykum ve rahmetullah” de, sabırla vuslatı bekle.
amin.amin.amin.