Gül estetiği

Sanatın üç ana konusu vardır. Birincisi aşk ve güzellik, ikincisi kahramanlık ve milli duygular, üçüncüsü ise gerçeği tasvir etmek

Rasim Soylu’nun yazısı:

Gül estetiği

‘Edebiyatta vardır üç meydan-ı cevelan; onlar içinde gezer, haricine çıkamaz:
Ya aşkla hüsündür, ya hamaset ve şehamet, ya tasvir-i hakikat.' Lemaat.

Sanatın üç ana konusu vardır. Birincisi aşk ve güzellik, ikincisi kahramanlık ve milli duygular, üçüncüsü ise gerçeği tasvir etmek.

Bilim doğru ile yanlışı birbirinden ayırdetmeye çalışan intellektiv-akılcı bir yaklaşıma sahiptir. Gerçeği araştırır.

Sanat ise güzellik ile çirkinlik kavramlarını ifade etmeye çalışan sensitiv- duygusal bir alanı inceler. Estetiğin peşindedir.

Estetik ise duygularla algılanan ve hissedilen şeydir. Zıddı ise anestezidirki ameliyyattan önce hastaların uyutulup hissiz hale getirilmesidir. İnsanlar genellikle estetik kelimesini çok hoşa giden veya ideal güzellik anlamlarında kullanmaktadır. Oysa ki felsefenin  sanat felsefesi gibi bir alanına veya güzelliğin bilimine  de bu ad verilmektedir.

Sanat; estetik kaygı, estetik haz ve tavır duyularak yapılan iş olarak tarif edilir.
‘Ruhun manevi güzelliğidir ki ilim suretiyle sanatında tezahür ediyor’ veciz ifadesinde olduğu gibi, duyguların güzellik vasıtası ile dışavurumu şeklinde de bir tarif vardır. Bu Freudun psikanalizmine dayandırılan İdefiks teorisinide yıkan bir ifadedir. İdefiks-Bastırılmış kötü arzuların sanat aracılığı ile ortaya çıkmasıdır. İdefikslerin tatmin edilip ruhun kötü arzulardan arınması Platonun (Khatarsis) teorisidir. Bu haliyle Platon sanatın toplum için zararlı olduğunu bile iddia etmektedir.

Oysa sanat;  ruhtaki ve kainattaki güzellikleri analiz eden, inceleyen ve dışavuran haliyle gayet faydalı bir ilim ve hikmettir.

Sanatı insanlara güzellik ve sevgi mesajı veren bir iletişim aracı olarak ta ele alabiliriz. Bu anlayışla çevremizde gördüğümüz bütün güzellikler ve sanatlı şeyler bize bir mesaj aktarmaktadır. Yani sanat bu hali ile bir dildir. Varlıkların lisan-ı hali.
Bütün çiçeklerin, güzellik ve sevgi sembolü olmaları bunların somutlaşmış halleridir. Gülün  ilk insandan itibaren bütün sanatın ve edebiyatın aşk ve sevgi sembolü olması da her halde bu sırdandır.

Gülü plastik sanatlar açısından incelediğimizde, çok latif ve ince bir tasarımın eseri olduğunu görmekteyiz. Özenle derilmiş hoş kokulu renkli yaprakların dizilişindeki Altın Oran ve dikeni ile oluşan kontrast-zıtlık gülü olağanüstü bir tablo veya üç boyutlu tasarıma dönüştürmektedir.

İnsanın sensitiv-duygusal yapısını bilen biri tarafından tasarlanmış bu aşk ve güzellik sembolü karşısında hislerini uyuşturup buna duyarsız kalacak insan herhalde yoktur. Oysa ki ‘sanat bilinçli tasarım eseridir’diyerek  doğadaki güzellikleri sanat olarak kabul etmeyen  bazı felsefeci ve estetlerin, bu duygusal mesaja gözlerini kapadıkları ve hislerini iptal ettikleri görülmektedir.

Toprak veya odun senin gözünün zevkini, burnunun güzel kokuya olan hassasiyetini,  ruhunun ve kalbinin güzelliğe ve aşka olan duyarlılığını bilip böyle bir şaheseri tasarlayamaz.

Evet  ‘Sanat bilinçli tasarım eseridir’ sen nasılki sevginin ifedesi olarak sevgiline bir gül veriyorsan, o gülü sana sevgi ve muhabbet mesajı olarak gönderen bilinçli bir tasarımcı var.

Bülbül bile bu tanımlanamaz estetik haz ile gülün başında şakımakta ve güzellerin güzel yüzlerinde güzelliği yaratan yaratıcısına teşekkür şarkılarını sunmaktadır.

Edebiyat Haberleri