Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Mümin Suresi 53-55. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
53,54 . Celâlim hakkı için, Mûsâ’ya hidâyeti verdik ve İsrâiloğullarına, akıl sâhibleri için bir hidâyet ve bir nasîhat olmak üzere Kitâb’ı (Tevrât’ı) mîras bıraktık.
55 . (Habîbim, yâ Muhammed!) Artık sabret! Çünkü Allah’ın va‘di haktır; günâhının bağışlanmasını dile (*) ve akşam ve sabah Rabbine hamd ile (O’nu) tesbîh et! (**)
(*)- “(Âyetteki mağfiret) hakîkî günahlardan değil; çünki ismet (günahlara karşı korunmuş olmak) var, günah yok. Belki makām-ı nübüvvete (peygamberlik makāmına) lâyık bir ma‘nâ ile mağfirettir.” (Lem‘alar, 7. Lem‘a, 27)
(**)- Buradaki sabah-akşam tesbîh etmek ta‘bîrinden maksad, beş vakit namazdır. (Celâleyn Şerhi, c. 6, 486)
“Namazın ma‘nâsı, Cenâb-ı Hakk’ı tesbîh (Sübhanallah diyerek kusurlardan temiz olduğunu i‘lân etmek) ve ta‘zîm (azamet ve büyüklüğünü i‘lân etmek) ve şükürdür. Yani, celâline karşı kavlen (sözle) ve fiilen سُبْحاَنَ الّٰلهِ deyip takdîs etmek (kusurlardan temizlemek). Hem kemâline (mükemmel sıfatlarına) karşı, lafzan ve amelen اَلّٰلهُ اَكْبَرُ deyip ta‘zîm etmek. Hem cemâline (Zât ve sıfatlarının güzelliğine) karşı, kalben ve lisânen (dil ile) ve bedenen اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ deyip şükretmektir. Demek tesbih ve tekbir (büyüklüğünü i‘lân) ve hamd (övgü), namazın çekirdekleri hükmündedirler. Ondandır ki, namazın harekât (hareketleri) ve ezkârında (zikirlerinde) bu üç şey, her tarafında bulunuyorlar. Hem ondandır ki, namazdan sonra, namazınma‘nâsını te’kîd ve takviye için şu kelimât-ı mübâreke (mübârek kelimeler), otuz üç def‘a tekrâr edilir. Namazın ma‘nâsı, şu mücmel (öz) hülâsalarla te’kîd edilir.” (Sözler, 9. Söz, 26)