Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Tevbe Sûresi 81-84. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
81.(Tebük Seferinden) geride bırakılan (münâfık)lar, Allah Resûlüne muhâlefet ederek (sefere çıkmayıp) oturmalarıyla sevindi(ler); mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihâd etmekten hoşlanmadılar ve: “Bu sıcakta sefere çıkmayın!” dediler. De ki: “Cehennem ateşi sıcaklık cihetiyle daha çetindir!” Eğer anlasalardı!
82.Artık kazanmakta oldukları (günahları)na bir cezâ olarak az gülsünler, çok ağlasınlar! (*)
83.Öyleyse Allah seni (Tebük Seferinden sonra) onlardan bir tâifeye döndürür de (bundan sonraki savaşlara) çıkmak için senden izin isterlerse, o takdirde de ki: “Artık ebedî olarak, benimle berâber (cihâd için) aslâ çıkmayacaksınız ve benimle birlikte hiçbir düşmanla aslâ savaşmayacaksınız! Çünki siz ilk def‘a (çağrıldığınızda) oturmaya râzı oldunuz; öyleyse geride kalanlarla berâber oturun!”
84.Onlardan ölen birinin üzerine, ebedî olarak aslâ namaz kılma (**) ve onun kabri başında durma! Çünki onlar, Allah ve Resûlünü inkâr ettiler ve onlar, fâsık kimseler olarak öldüler.
(*) “Nasıl ki bu yaz ve güzün âhiri (sonu) kıştır. Öyle de, gençlik yazı ve ihtiyarlık güzünün arkası kabir ve berzah (kabir âleminin) kışıdır. Geçmiş zamânın elli sene evvelki hâdisâtı (hâdiseleri) sinema ile hâl-i hazırda (şimdi) gösterildiği gibi, gelecek zamânın elli sene sonraki istikbâl (gelecek) hâdisâtını gösteren bir sinema bulunsa, ehl-i dalâlet ve sefâhetin (haktan sapan ve günahlara dalan insanların) elli-altmış sene sonraki vaziyetleri onlara gösterilse idi, şimdiki güldüklerine ve gayr-ı meşrû‘ (haram) keyiflerine nefretler ve teellümlerle (acılarla) ağlayacaklardı.” (Asâ-yı Mûsâ, 3. Mes’ele, 8)
(**) “‘Münâfık öldükten sonra namazı kılınmaz’ meâlindeki âyet, o zamandaki ihbâr-ı İlâhî (Allah’ın haber vermesi) ile bilinen kat‘î münâfıklar demektir. Yoksa zan ile, şübhe ile münâfık deyip namaz kılmamak olmaz. Mâdem لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ [Allah’danbaşka ilâh yoktur] der, ehl-i kıbledir. Sarih (açık) küfür söylemese veyâhut tevbe etse, namazı kılınabilir.” (Emirdağ Lâhikası I, 110)