Bir gazetecinin makale başlığına göz atalım:
Mevlana bugün yaşasaydı, manşetlerden inmezdi. (Mehmet Barlas, 20.12.08., Sabah)
Çağın Mevlanası manşetlerden hiç inmedi.
Bediüzzaman Said Nursi çağın Mevlanasıdır.
Son Osmanlıydı o
Yakın tarihten günümüze uzanan bir köprü olmuş, eserleriyle yıkılan manevi temelleri onarmış, yeni bir dille günümüz insanına ulaştırmış
Daha genç yaşında Bediüzzaman lakabıyla gündeme oturmuştu o.
2. Meşrutiyetin ilan edilmesiyle (1908) serbest bırakılan Bediüzzaman, kendini İstanbulda çok hareketli bir siyasi hayatın içinde buldu. Gazetelerde Hürriyete Hitap adıyla yayınlanan nutku, önce hürriyetin üçüncü gününde Sultanahmet mitinginde, daha sonra İttihatçıların ileri gelenleriyle birlikte gittiği Selanik Meydanında okudu.
Cemiyetlere üye oluyor, gazetelerde makaleler yazıyor, konferanslara ve toplantılara katılıyor, kendisine yakın bulduğu toplumsal gruplara görüşlerini aktarırken gündemin ta içindeydi.
31 Mart vakası olarak geçen ayaklanmada yatıştırıcı rol oynadı. İdamla yargılandı ve beraat etti
1910 kışında Şamda Emevi Camiinde, İslam dünyasının siyasi, ekonomik ve sosyal problemleri ve çözüm yollarını anlattığı bir hutbe okudu.
Bediüzzamanın Doğuda üniversite kurulması teklifinin hükûmetçe kabul edildiğini görüyoruz. Ancak, 1. Dünya Savaşının patlak vermesiyle bu proje erteleniyor.
Doğu illerimizin Ruslar tarafından işgal edilmesi üzerine, Bediüzzaman talebeleriyle beraber Doğu Milis Teşkilâtını kurdu. Yine ön saftadır. Bitlis savunması sırasında Ruslara eşir düşer. Ardından esaretten firar.
İstanbula dönüş (1918). Gelişi büyük ilgiyle karşılanır. Harbiye Nazırı Enver Paşanın teklifi üzerine Dârülhikmetil-İslamiyeye üye tayin edilir. Dahası, Şeyhühislam Musa Kazım Efendinin teklifiyle Sultan Vahidettin tarafından kendisine ilmiyede Mahreç payesi verilir. Yani, Osmanlı ülkesindeki bütün resmi ulemanın reisi olan Başmüderristen sonraki ilmi rütbe Bediüzzaman yine gündemde
Birinci Dünya harbi sonrası İngilizler Bediüzzamanın peşinde Çünkü, ciddi İngiliz taraftarlığına karşı Hutuvat-ı Sitte adlı eserini İstanbulun önemli yerlerine dağıtır ve mandacılığı kırar. İngilizlerin etkisiyle çıkarılan Şeyhülislam fetvasına, karşı bir fetva yayınlar. Yazı ve makalelerinde istiklal mücadelesini destekler. Büyük Millet Meclisinin ısrarla Ankaraya davetiyle gündemdedir Bediüzzaman.
Ankarada resmi hoş geldin merasimi Meclis çalışmaları ve 10 maddelik beyannameyle koparılan fırtına Ardından Sultan Reşad döneminde savaş döneminde inşası sürdürülemeyen Medresetüz Zehranın yeniden kurulması için TBMMne sunulan teklif kabul edilir, kanunlaşır. Şark Umumi Vaizliği ve milletvekili imkânlarını redderek Ankaradan ayrılır.
Vanda talebeleriyle ders yapmaya başlar Ankaraya karşı oluşan tepkilerle isyan baş gösterir. Şeyh Saidi planından vazgeçirmeye çalışır. İsyanla ilgisi olmamasına rağmen, hükümetine emriyle önce Isparta, sonra da ücra bir köy olan, Barlaya nakledilir Cumhuriyet gazetesi Bediüzzamanla ilgili haberleri gün gün manşetine taşırken, Risale-i Nurlar da satır satır yazılır.
Eskişehir Hapishanesi Kastamonuda mecburi ikamet cezası verilir. Ardından Isparta Derken Denizliye sevk edilir. Bitti mi? Hayır Emirdağda zorunlu ikamet Burada zehirlenir. İneboluda Risale-i Nurlar teksir edilir. Afyon Ağır Ceza Mahkemesine sevk
Nihayetinde çok partili dönem
Mahkeme devam eder. Beraat kararları da.
İstanbula dönüş (1953). Fener Rum Patrikhanesini ziyaret eder. Mahkeme devri kapanır. Kalan ömrü ziyaret ve derslerle geçer. 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra Halilürrahman Dergahına defnedilen naaşı, 12 Temmuz gecesi kabrinden alınarak Isparta-Afyon civarında kimsenin bilmediği bir mezara defnedilir.
Bediüzzaman yaşadığı dönem gündemdeydi. Vefatından sonra da Risale-i Nurlar gündemde. Her ne kadar Cumhuriyeti kurduğu varsayılan zevat, Bediüzzamanı yok sayıp, zehirlemeye, yok etmeye çalıştıysa muvaffak olamadı.
Bediüzzaman ve Risale-i Nur bu gün de gündemdeki yerini koruyor. Risale-i Nurlar parlamaya devam ettiği müddet yarın da gündemde olacağından kuşkunuz olmasın.