Bugün Allah için ne yaptın?
Kişinin kendisine sorması elzem ve bir o kadar da çetin soru bu. Verilecek cevap günün envanteriyle yakından irtibatlı. İçine riya, gösteriş, gurur, kibir, alâyiş, desinler saplantısı, övülmeyi talep budalalığı gibi araz ve arızalar karışmış eylemlerimizi, bunlardan arındırdıktan sonra kendimize sorabileceğimiz en oldurucu, en olgunlaştırıcı soru yine bu.
Bütün amel ve işlerimizi ihlas denilen en hassas mizanla tarttıktan ve elenenleri bir tarafa attıktan sonra kendimize en kestirme, en kısa yoldan sorabileceğimiz hakka ulaştırıcı en doğru soru da yine bu. Cevabı billur avize. Şeffaf, saydam, net ve ışık cümbüşü. Aldatma teşebbüsünün sıfırlandığı, adalet ve dengenin enfüsi kaynağı vicdana verilmiş hesap da ondan. Olumlu tasdik gelirse ne ala. Yoksa ciddi kayıp alarmı...
Peygamberimiz Efendimiz, iki günü eşit olan ziyandadır/aldanmıştır buyururlar. Allah için yapılan işlerde kemiyetten çok keyfiyet farkı önemli kriter. Sonralar, öncekilerden daim hayırlı olmak durumunda. İmanda öyle, salih amelin tümünde öyle.
Sabah namazında aşamadığımız merhaleler, öğlen namazında bizden fetih beklemekte. Öğlen-ikindi, ikindi-akşam ve yatsı hep bu metafizik gerilimle, dolma, taşma ve bir önceki hali, bir önceki makamı geçme vakitleri. Hele de teheccüd namazı, hele de seher vakti istiğfarı, duası, yakarışı. Ölümü tefekkür ettiğimiz o ölümsüz anlar. Baki Güzel'le tanış o çıldırtıcı vuslatlar... İlahi teveccühe mazhariyetin mahrem tezahürleri... Sökün edip gelen manevi hazlar, ruhani zevkler, lezzetler... Bütün bunlar ve emsali olumlu, önemli kazanımlar ortasında yine de kulun yaptığı iyiliklerdeki hiçlik hissesini hatırlatma bağlamında kendine yöneltebileceği en ölçülü, en düşündürücü soru: Bugün Allah için ne yaptın?
Kaç aç insanı doyurdun? Kaç kimsesize yardım elini uzattın? Kaç haksızlığın önünde kollarını bir "la" gibi açıp durdun ve dilsiz şeytan olma suskunluğunu hakkı haykıran sözlerinle bozdun? Kaç kalbi kırık çaresize teselli oldun? Kaç yetimin başını okşadın? Kaç hastayı sevindirdin? Kaç dertlinin derdini kendine dert edindin? Kaç işsize iş buldun, varsa imkânın kaç işsize iş verdin? Kaç yılgına, kaç bezgine, inşirahın ile tebessümün ile canından can derdin?
Günahla, nisyanla, isyanla kirlenmiş kaç kalbi, aklayıcı, paklayıcı öğütlerinle arıttın bugün? Tövbe kapısına yönlerdin onları. Yeislerine umut oldun onların. Kaç sürçmüşü, düşmüşü, kendine yazık etmişi tekrar düze çıkardın, asli duruluğuna döndürdün onlar farkında bile olmadan, içten, samimi gıyabi dualarınla? Kaç sövülmüşü, dövülmüşü, hor görülmüşü onurlandırdın, taziz ettin tevazu kanatlarını onların ayaklarına sererek? Sana yapılan haksızlığın kaçına göz yumdun bugün, görmezden geldin olanları? Kaçını affettin, bağışladın sana kötülükte bulunanların, kötülüğe güçle, kuvvetle karşılık vermek imkânın varken? Kaç kere "selam" deyip geçtin onlar seni yererken?
Eğer bir davanın eriysen, her gündönümünde sor kendine: Kaç kişiye hak ve hakikati tanıttın bugün? Kaç kişiye sevdirdin, sevmeleri gereken en yüce değerleri? Kaç insana hal diliyle konuştun, kaçını insanlık arşına çıkardın bugün? Ve sen ey nefsim, kaç kere insan oldun, insan kaldın bugün?
Bugün