Aşk sana bugün Barla’dan selam veriyor, emir ve görüşlerini bekliyor. Ama bil ki güneş selamını Ravza’dan veriyor buralarda. Bu güneşten bir de Şeyh Edebali’de var. Her sabah iki güneş doğuyor Barla’ya.
Buralarda Şeyh Edebali yöresine ait içinden Ravza ve Barla geçen türküler söyleniyor. Gözümün değdiği, ruhumun sindiği her yerde o türküler çalıyor. O türküleri ben söylemeliyim sana.
Buralarda Barla ve Ravza’yı hatırlatan şiirler çağıldıyor. Akrostiş desen değil, o desen değil, bu desen değil. Ama o şiirler desen desen benim bütün varlığıma işliyor. Bir yağmur gibi ruhumun her yerine, tenimin her yöresine işliyor. İşliyor, dediysem basbayağı bir şelale, bir çağlayan işte. O şiirleri ben çağıldamalıyım sana.
Buralarda sözlerin ve gözlerin dolaşıyor. Sesinle, sözünle, gözünle dopdoluyum. Duyduğum her ses sen, senin sesin, sesinin duyurduğu her şey. Gördüğüm her şey sen, senin gözlerin, gözlerinin gösterdiği her şey. O sözler ben ve benim olmalıydı. O gözler ben ve benim olmalıydı. Ben o gözlerle bakmalıydım sana. O sözlerle haykırmalıydım dünyaya.
Sen benim ufkumsun. Güzelliğinin ufukları yoktur; bilirim. Ama ben ufuklara, güzelliğinin ufuklarına varmak için şafaktaki kızıllık misali kanımın son damlasına kadar yürüyeceğim. Sen benim şafağım, sen benim ufkumsun. Ben de senin şafağın ve ufkun olmak isterdim.
Parmakların merhamet içtiğim pınar. Pınar olan gözlerinden oluk oluk ellerine dökülüyorum. İrem bahçelerini sulayan pınarın olmak isterdim.
Sesin bir yangın. Bir şafak yangını. Cayır cayır yanan bir ateş değil benimki. Çıtır çıtır, ırlam ırlam, serin serin yanan bir yangın. Gözlerin yangına yağan yağmur. Ellerin.. Ellerin bir bahçe oluyor. Gözlerin. Gözlerin yağmur oluyor... Ah o eller ve gözler ben olmalıydım.
Suda kendimin suretini, sende ruhumun siretini seyrediyorum. Ardımda bir gölge kalıyor: Sesin. Sen benim kendisinde kendimi seyrettiğim bir denizsin. Ben ne kadar güzelmişim. Ben ne kadar harika.
Sen benim güneşimsin. Kendinde doğduğum, kendine doğduğum. Teninde doğduğum, ruhunda battığım. Ben güneşin olmak isterdim. Hiç batmayan bir güneş. Ama aşk en büyük güneş bize. Aşk bizim üzerimizde bir güneş gibi dolaştı. Ondan rüyalar, dualar doğdu. Senin gölgen, rüyaların, duaların olmak isterdim.
Portakal gibi soydum dünyayı. Tertemiz ruhun ortaya çıktı. Güneş kadar sıcak, deniz kadar taze. Senin sapsarı güneşin, masmavi denizin olmak isterdim.
Şimdi kalbim çok yorgun. Şimdi sesim çok kısa ve kısık. Şimdi dilim çok tutuk. Dinginim. Dünya ile bağım yok. Bağım seninle. Ben şişeyi vurdum taşa, fani cihanı neylerem. Sen olmasaydın ölmek çok daha kolay katlanılabilir olurdu benim için. Hayatta hemen hiçbir şey zor gelmiyor bana. Ölmek de. Var olsun, şanı yürüsün, yedi kıtada atları koşsun, onu da seviyorum. İnanmak, hele de cennetin varlığına inanmak rahatlatıyor beni. Damarlarımdaki kan hayatıma hükmetmeye devam ettiği müddetçe aşkın kalbimde hükmetmeye devam edecek.
Dertliydim. Uğrak diye gelmiştim sana. Sense yol oldun bana, ne iyi. Geçen bunca zamandan sonra benim için bu kadar büyük bir anlam ifade edebileceğini tahmin edemezdim. Zaten hep böyleyimdir. Geç severim, zor terk ederim. Rüzgârın sırtına bulutları alıp uzak ülkelere götürmesi gibi aşkını her gittiğim yere götüreceğim. Her yere karanfiller dikeceğim. Adını taşıyan karanfiller bulacaksın, şaşırma. Onların soyadları Barla, Ravza, Şeyh Edebali olacak, şaşırma. Karanfilleri öpüp öpüp, beni an. Biz bu gece cüml-e âlem seni anıyoruz, unutma.
Beni dünyaya bağlayan yegâne şey Risaleler hatmeden gözlerimle rüyamda gördüğüm gözlerim, Delailin Nur’lar okuduğum dudaklarımla öptüğüm ellerin. Oralarda gözünde benden bir ışık, bir fotoğraf taşı. Ben her şeyde, her yerde seni görüyorum. Barla’nın her yeri anılarınla dopdolu bir bahçe. (Bu bahçeden bir de Ravza ve Şeyh Edebali’de var. ) Bir gün buradan ayrılırsam arkamda bir gölge değil bir güneş olarak seni bırakacağım. Gözlerin güneş olacak bu aşk yolculuğunda yolumu aydınlatan, unutma.
Ravza ve Barla bir kalbin iki yanı. Ruhlar kalbin iki yanı gibi ayrı ayrı yaratılırmış. Ancak aşk birleştirebilirmiş onları. Ravza ile Barla birleştiği gibi bu aşk bizi birleştirdi. Bu aşk bizi hiç yalnız bırakmayacak sen Ravza, ben Barla olduktan sonra.
Hoş geldin gözlerinden damar damar aşka kandığım.
Hoş geldin her Mevlid Kandilinde kendine biraz daha bağlandığım.
Hoş geldin her an kendisiyle tekrar doğduğum.
Hoş geldin dünyaya.
Biz unutmadık seni, sen de (sav. ) unutma bizi.