Hizmete muhtaç insanlar, aslında yaralı bir kuş gibidirler. Onlara fayda verecek olan, şefkat ve merhametle mezcedilmek sûretiyle îfâ edilen her türlü hayır hizmetleridir. Hizmette bu şefkat üslûbunu elde edebilmek için, hizmet ehli de eğitime muhtaçtır. Bu eğitimin özü ise, tasavvufî âdâb ve düsturların hâkim olduğu muhitlerin telkinlerine râm olmakla, yani mânevî terbiye ile elde edilebilir.
Şefkat ve merhamet bahçesinin zarif, ince ve nâzik çiçekleri de ancak bu sâyede filizlenebilir. Muhabbet ve merhametle davranış mükemmelliğine ulaşanlar, etraflarında dâimâ maddî veya mânevî bakımdan yardıma muhtaç muzdarip varlıklar ararlar. Çünkü onlar, sefâlete düşenlerin ıztırâbını kalplerinde hisseder ve yüreklerinin uzanabildiği her yerden kendilerini mes’ûl görürler.
MANEVİ EĞİTİM VERENLER ‘HİZMET MEKTEBİ’ OLMALI
Bütün müesseseler ve bilhassa mânevî eğitim verenler; birer şefkat, fedâkârlık ve hizmet mektebi olmalıdır. O duvarların içinde kuru bilgi yığınlarından ziyâde, merhamet ve hizmetin aşk ve heyecanı yer almalıdır. Zira talebesine muhabbeti aşılayamayan duygusuz bir muallim; cemaatine îmânın aşk ve vecdini hissettiremeyen bir imam, minik ve mâsum yüreklere Kur’ân sevgisini tattıramayan bir hoca; işçisini veya emri altındakileri koruyamayan ve onlara merhamet kanatlarını açmayan bir işveren, gönülleri ilâhî rahmetten mahrum merhamet fukarâlarıdır. Hasta, sakat, yoksul ve kimsesizlerin ıztırapları karşısında duygusuz kalanlar da, hizmet şuurundan nasipsiz hodgâm kimselerdir.
İNSANLARA REHBERLİK EDENLER GÜL TABİATLI OLMALI
Bütün mü’minler ve bilhassa hizmet emânetini yüklenmiş olanlar, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in şu dehşetli îkâzını aslâ hatırlarından çıkarmamalıdırlar:
“Size cehennemliklerin kimler olduklarını söyleyeyim mi? Katı kalpli, kaba, cimri ve kurularak yürüyen kibirli kimseler.” (Buhârî, Eymân, 9)
Gül ve çiçek manzaraları, nasıl ki en haşin ve nâdân bir insanı bile tebessüm ettirirse, insanlara rehberlik edenler de böyle gül tabiatli olmalı, en katı kalpleri yumuşatıp, en abus çehreleri bile gülümsetebilmelidirler.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş