Risale-i Nur’un günümüze ve geleceğe ışık tutan ve yolu aydınlatan Kur’ani yaklaşımının akıl fenerimizin önünü açan projeksiyonlarını maddeler halinde kısa kısa açmak istiyoruz.
Bu özetleri açmaya, geliştirmeye ve yeni takviyelerle zamane aklının anlamasına sunmaya bir mani yoktur. Zamanın ruhuna hitap eden ve hep istikbale ait çözümlemelerle ruhun, aklın ve kalbin selametine iman dürbünü ile ferahlık veren bu tefekkür hazinesi, geride bıraktığı 122 yıllık bir aksiyonla geleceğin inşası için hala en taze şekliyle iman ve tecdit hareketi olma vasfını ve nüfuzunu koruyor.
Bir nebzecik bu projeksiyonlara maddeler halinde değineceğiz:
1-Risale-i Nur, kainata ve dünyaya Allah hesabına "Manay-ı harfi" olarak bakar. Hedefi ve maksadı Allah'ın rızasıdır.
Allah'ın hesabına kâinata bakan adam her ne müşahede ederse ilimdir. Eğer gafletle esbab hesabına bakarsa, ilim zannettiği şey de cehl olur. Kezalik iman ve tevhid ile bakan, âlemi nurlu görür ve illâ âlemi zulümat içerisinde görecektir. Kezalik ef'al-i beşer için iki cihet vardır. Eğer niyet ile Allah'ın hesabına olursa, tecelliyata ma'kes, şeffaf, parlak olur. Eğer Allah hesabına olmasa, zulmetli bir manzarayı göstermiş olur.”(Mesnevi-i Nuriye, 259)
2-Risale-i Nur bir dava değildir. Müellifi Bediüzzaman Said Nursi'nin ifadesiyle "Bir dava vekilidir."(Şualar, 270) Dava ise Kur'an’dır. Risale-i Nur’un misyonu ise "Kur'an’ın sönmez ve söndürülmez bir nur olduğunu bütün dünyaya izah ve ispat etmektir."(Tarihçe-i Hayat, 69)
3-Risale-i Nur’un esas gündemi iman ilmidir. "Bütün mesaisini bunun üzerine teksif etmiştir" Çünkü bu asırda esas hücum ve saldırı iman esaslarınadır. Bu saldırı ilim ile yapılmaktadır. Materyalist ve Allah'ı inkar eden ve Batı’dan çıkıp İslam toplumlarını manevi işgal altında tutan inkar fikirleri karşısında Risale-i Nur "nurani müdafaa"da bulunmuştur.
“…elimizde nur var, topuz yoktur. Biz tecavüz edemeyiz. Bize tecavüz edilse, nur gösteririz. Vaziyetimiz bir nevi nurânî müdafaadır.”(Tarihçe-i Hayat, 596)
4-Risale-i Nur hizmeti, "müspet iman hizmeti"dir.
“Bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir. Menfî hareket değildir. Rıza-yı İlahiye göre sırf hizmeti imaniyeyi yapmaktır, vazife-i İlâhiye'ye karışmamaktır. Bizler âsayişi muhafazayı netice veren müsbet iman hizmeti içinde her bir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz”(Emirdağ Lahikası, 630)
Menfiliğe kapalıdır ve asla tasvip etmez. Manevi ve maddi asayişi sağlayan bir tarzdır. Bunu, Risale-i Nur tarihi göstermektedir.
“Zâhirde zararlı gibi görünen şeyler, hakikatte nimettir. Zahmette rahmet vardır. İman hizmeti uğrunda başımıza ne gelse hayırdır. Biz başımıza geleceği düşünmekle mükellef değiliz, hizmet-i Kur’âniye ile mükellefiz”(Tarihçe-i Hayat, 677)
Bediüzzaman ile talebeleri hayatları boyunca maruz kaldıkları iftira, zulüm ve tecritler ile hapishanelere ve baskılara rağmen bu hizmet metotlarını asla bozmamışlardır. Provokasyonların oyunlarını ise her zaman bozmuşlardır.
5-Risale-i Nur’un yapılanma şekli "Hakiki kardeşlik vasıtaları" içinde gelişen ihlas ve uhuvvet esaslı münasebetlerdir. Ferdin iman ve irşadına dönük faaliyetlerdir.
“…mesleğimiz uhuvvettir. Kardeş kardeşe peder olamaz, mürşid vaziyetini takınamaz. Uhuvvetteki makam geniştir; gıptakârâne müzâhameye medar olamaz. Olsa olsa, kardeş kardeşe muavin ve zahîr olur, hizmetini tekmil eder.”(Lem’alar, 277)
Bunun için bir araya gelinmekte ve risale dersleri yapılmaktadır. Bu faaliyetler aleni ve herkese açık bir zeminde nur medreselerinde v.b mekanlar ile ev ve salonlarda gerçekleştirilmektedir. Risale-i Nur müzakereleri açıktır, ilgilisi dahildir ve davetlidir.
6-Risale-i Nur hizmetlerinin işleyişinde istişare üzerine kurulu bir faaliyet şekli söz konusudur ve “…meşveret ve istişare esastır”(Emirdağ Lahikası, 23)
“Onların işleri aralarında istişare iledir.”(Şura, 42/38)
İstişare, ilahi bir emirdir ve Risale-i Nur hizmetlerinde Bediüzzaman'ın da uygulamaları ile kendisini bağladığı ve talebelerine de bu usul ve esaslarla hareket etmelerini ısrarla vurguladığı bir tatbikat şeklidir.
7-Risale-i Nur cemaati/cemaatleri, merkeze Risale-i Nur’u koyar.
“Manevî bir elektrik olan Resail-in Nur dahi gayet yüksek ve derin bir ilim olduğu halde, külfet-i tahsile ve derse çalışmağa ve başka üstadlardan taallüm edilmeğe ve müderrisînin ağzından iktibas olmağa muhtaç olmadan herkes derecesine göre o ulûm-u âliyeyi, meşakkat ateşine lüzum kalmadan anlayabilir, kendi kendine istifade eder, muhakkik bir âlim olabilir.”(Şualar, 843)
Alışılmış cemaati geleneklerde olduğu gibi belirleyici ve kurucu şahıs ve devamında gelen bir silsile ve otoriteye bağlı değildir. Her kes, iddiasını ve hizmet yaklaşımlarını Risale-i Nur üzerinden delillendirir.
8-Risale-i Nur bir şahıs ve zümre hareketi değildir. Cemaati oluşturan unsurlarda insana engel teşkil edecek hiç bir beşeri tasnif, aidiyet, ırk ve ülke ekseni söz konusu değildir. Birinci derecede "İman cihetinde kardeşimiz" olan herkese hitap eder.
“Kim olursa olsun, madem imanı var, o noktada kardeşimizdir.”(Kastamonu Lahikası, 304)
Ayrıca bütün insanlığı da imana davet etmek üzerine kitap okuma, anlama ve müzakere ile imanın takviyesi üzerine kurulu gündemiyle insanlara sunar.