AFFEDİCİ OLMA VE HOŞGÖRÜ
AYET : YUSUF SURESİ – 92. AYET
قَالَ لاَ تَثْرَيبَ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ يَغْفِرُ اللّهُ لَكُمْ وَهُوَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ:
MEALİ :
“(Yusuf) dedi ki: “Bugün sizi kınamak yok, Allah sizi affetsin! O, merhametlilerin en merhametlisidir.” (YUSUF SURESİ – 92. AYET)
Bireysel ve toplumsal hayatta huzur ve mutluluğu yakalayabilmek için, insanların birbirlerine karşı hoşgörülü ve anlayışlı davranmaları; kasıtlı olmayıp, bilgisizlikten ve eğitimsizlikten kaynaklanan hata ve kusurlarını affedebilmeleri büyük önem arz etmektedir. Yüce Allah şöyle buyuruyor:
ادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ السَّيِّئَةَ نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَصِفُونَ:
“Kötülüğü, en güzel olan şeyle uzaklaştır. Biz onların yakıştırmakta oldukları şeyleri daha iyi biliriz.” (MÜ’MİNÛN SURESİ – 96. AYET)
Allah, bu ayeti kerimesiyle, Hz. Peygamber (SAV)’eve onun şahsında bütün müminlere, beşerî münasebetlerde takip edecekleri en güzel metotlardan birisini öğretmiştir. O da, kendisine kötülük yapanın gönlünü kazanmak, düşmanlığının dostluğa, saygısızlığının saygıya, kin, nefret ve sevgisizliğinin sevgiye dönüşmesi için ona iyilik yapmaktır. Bu ahlâkî prensibi ve ilâhî tedbiri, Kur’an şöyle ifade buyurur:
وَلَا تَسْتَوِي الْحَسَنَةُ وَلَا السَّيِّئَةُادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ فَإِذَا الَّذِي بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَأَنَّهُ وَلِيٌّ حَمِيمٌ:
“İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir.”
(FUSSİLET SURESİ – 34. AYET)
Aksi takdirde yapılan her kötülük ve düşmanlık, karşıt kötülüklerle büyüyecek ve toplumda kötülüklerin vedüşmanlıkların hâkim olmasına sebebiyet verebilecektir. Peygamberimiz (SAV) de bir hadislerinde bu konuda ümmetine şu tavsiyede bulunuyor:
“Kararsız olmayın. İnsanlar iyilik ederse biz de iyilik eder, haksızlık yaparsa biz de karşılık veririz demeyin. Kararlı olun (nefsinizi sabit tutun). İnsanlar iyilik yaparsa siz de iyilik yapın. Kötülük yaparsa mukabilinde siz kötülük yapmayın.”
İYİLİK ETMENİN DE BAŞLICA ÜÇ ŞEKLİ VARDIR:
BİRİNCİSİ, yapılan bir iyiliğe karşılık iyilik etmektir. Yapılan bir iyiliğe en azından teşekkür etmek, ya da iyiliğe benzeri bir iyilikle karşılık vermek, insanın en doğal görevidir.
İKİNCİSİ, karşılık beklemeden iyilik etmektir. Şüphesiz böyle davrananlar, birinci basamaktakilerden daha üstün bir seviyede olan kimselerdir.
ÜÇÜNCÜSÜ İSE, kötülük edene iyilik etmektir ki, yapılan iyiliklerin en üst seviyesi de budur. Bu nedenle halkımız arasında, “İyiliğe iyilik her kişinin kârıdır. Kötülüğe iyilik ise, er kişinin kârıdır.” denilmiştir.
Rasulüllah (SAV) Ukbe b. Âmir’e bazı ahlâkî prensipleri tavsiye ederken şöyle buyurmuşlardır: “Seninle ilgisini kesenden, sen ilgini kesme! Sana vermeyene sen ver! Sana kötülük edeni sen bağışla!”
Yine Peygamber Efendimiz (SAV) Mekke’yi fethettiğinde, kendisine ve İslâmiyet’i seçen müminlere akla hayale gelmedik eziyet ve işkenceler yapmış olan Mekkelilere: “Size ne yapacağımı sanıyorsunuz?” deyince; onlar, etrafında toplanıp: “Sen iyi bir kardeş ve iyi bir kardeş oğlusun.” dediler. Rasûlüllah (SAV) de: “Bugün artık sizler, hiçbir şekilde hakir görülmeyeceksiniz; haydi şimdi dağılın, hepiniz hür ve serbestsiniz.” buyurarak, onları cezalandırmak veya intikam almak gücüne sahipken; bunu yapmamış ve kötülüğe karşı iyiliğin en güzel örneğini vermişlerdir.
Benzeri bir örnek davranışı da Yusuf (AS)’ın hayatında görmekteyiz: Kendisine her türlü kötülüğü yapmış ve öldürme girişiminde bulunmuş olan kardeşlerini affetmiş, maddî ve manevî ihtiyaçlarını karşılamıştır. Ayrıca korku ve endişelerini gidermek için Kur’an’ın ifadesiyle şu sözü söylemiştir:
قَالَ لاَ تَثْرَيبَ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ يَغْفِرُ اللّهُ لَكُمْ وَهُوَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ:
“Bugün size kınama yok. Allah sizi bağışlasın. O, merhametlilerin en merhametlisidir.” (YUSUF SURESİ – 92. AYET)
O hâlde bir Müslüman’ın yapması gereken; Kur’an’ın öngördüğü bu ahlâkî güzelliğe ulaşabilmek için çaba göstermek, adaleti, merhameti, hoşgörüyü ve kayıtsız şartsız iyilik yapmayı, hayatının temel prensibi hâline getirmektir. Topluluk hâlinde huzur içerisinde yaşayabilmek ve iyilikleri hâkim kılabilmek için buna özellikle ihtiyacımız vardır. Ancak bu güzel anlayış ve uygulamanın istismar edilmesine ve amacı dışında kullanılmasına da fırsat verilmemeli; ölçüsü ve dozajı iyi ayarlanmalıdır.
KAYNAK : DİYANET AYLIK DERGİ