Sokakta yürüyorum. Çok kalabalık. Gözlerim insanların yüzlerine takılıyor. Bakıyorum birer birer. Bir şey dikkatimi çekiyor. Yüzler asık. Sanki herkes anlaşmış gibi. Tarihte “Somurtma Günü” var mı diye düşünüyorum. Bu işin latifesi, tabiki yok. Ama böyle bir gün olsa kimsenin özel bir kutlama yapmasına gerek yok. Herkes gönüllü olarak kutluyor zaten. Aslında bu büyük bir problem. “Tebessüm etmek sadakadır” anlayışından gelen bir toplumuz. Ama tebessüm, en çok ihmal ettiğimiz bir davranış biçimi oldu. Neden gülmüyoruz? Neden tebessümü yani sadakayı karşımızdakinden esirgiyoruz? Sorsak kendimize “Neden tebessüm etmiyorum?” diye. Birçok cevap alırız kendimizden. İlk önce yetiştirilecek işlerden, koşuşturmalardan bahsederiz. İşlerimizin yolunda gitmediğini söyleriz. Az buçuk dünyadaki olaylarla ilgileniyorsak yapılan adaletsizlerden dem vururuz. Kısacası gülmemek, gülümsememek için bahaneler üretir dururuz. Hatta trafikte önümüze geçen bir araba bile akşama kadar somurtmamıza neden olur.
Aslında gülümsememek, devamlı somurtmak veya karamsar bir ruh haliyle ortalıkta dolaşmak bizim inancımıza göre olmaması gereken bir hal. Hayatı, yaratılanı güzel görmemiz ve yaratılan her ne varsa hepsinin bize gülümsediğini “ben buradayım benden gülümsemenizi eksik etmeyin” dediğini duymalıyız, onların güzel yüzlerini görüp bizler de onlara karşılık vermeliyiz. İnsanlar, karşımızdakiler varsın gülümsemesin, varsın somurtsunlar. Biz kimseden sadakamızı esirgemeyelim. Samimi yapılan bir gülümseme güven demektir. Karşımızdakine güven de vermiş oluruz.
Gülümseme işini yapan en iyi çocuklardır. Çocuklar bizim gibi gün boyu somurtmazlar. Onlar her zaman gülerler veya gülecek bir şeyler bulurlar. Onlar güzel görürler, güzeli görürler. Ne yazık ki büyüdükçe bu özelliklerini kaybedip bizlere benzerler. Sokakta asık yüzle dolaşan insanların arasına karışırlar sonra. Çocuklar masumdurlar. Tebessümleri de masumdur. Onlar masumane tebessüm ederler. Onun için güzel görmesini, güzeli görmesini bilirler. Çocuklar, kıştan sonra gelen baharın gülümsemesini bizlerden daha iyi algılarlar. Çiçeğin yüzündeki, bir hayvanın gözlerindeki gülümsemeyi hemen fark ederler. Kısacası onlar her yaratılan güzel şeye, güzele gülümserler. Bize düşen ya onlar gibi masumane gülümsemeyi öğrenmek için çocuklaşacağız ya da çocuklarımızı kendimize benzetmeyeceğiz.