Uzun süre vakıf olarak kalmış, sonra öğretmenliğe devam etmiş biri olarak, meşguliyeti insan merkezli olduğu için, başta vakıf arkadaşların üst düzey bir pedagojik eğitimden geçmeleri gereğini, her zaman ifade ederiz. Muhatap sermayesi insan olan herkesin başta empati eğitimi almaları, dershane ortamlarında da İhlas Risalesinin fiili taliminden geçmeleri hayatî önemde.
Şahsen bu yaşımdayım, geriye baktığımızda sevecen ve yatıştırıcı tavırlarımızın yanında eksik, itici, yanlış, küstürücü, daraltıcı tutum ve davranışlarımızın olduğunu da hatırlıyor ve bunlara hayıflanıyorum. Neyse ki bizi teselli edecek, daha yeni, bayramda ve daha önceleri arayıp da eski günleri hasretle yad eden ve o hatıralara bile tutunan arkadaşlarımız da yok değil.
İşte, bu hatıralarımız vakıflık dönemimizde olduğu gibi, vakıfâne öğretmenlik dönemimizde çok var. Bunlardan, garip ve ders verici nitelikte olan en tazesini de bu bayramda yaşadık.
2000'li yılların başıydı. Bir kurumda çalışıyor ve müsait zamanlarımızda öğrencilerle en yakın dershaneye uğruyor, bir müddet meslekî Türkçe-edebiyat konularını işliyor, sonrasında da Nurlardan dersler yapıp çeşitli sualler üzerinde duruyorduk. Haklarını helal etsinler, bazen de orada kalan arkadaşların yemeklerine ortak bile oluyorduk.
O dönemin müdavimlerinden biri de imam hatipli Alpler idi. Alper, bu desler sayesinde Nurları tanımış, fakat belki bizim ihmalimizden olacak ki Nurlarda fazla derinleşememişti. Öylesine haberdar olmuştu. Bizim de önemli eksiğimiz işte buydu belki. Hususî ilgimizde kusurlarımız, yetersizliklerimiz veya kâfi derecede hassasiyetimiz yoktu.
Alper meslek liseli olunca, o dönemde istediği bir yeri alamamış olacak ki yurt dışına gitmiş ve İngilizce eğitimi almıştı. Yine, yurt dışında kalmış, belli bazı kurumlarda çalışıyordu. Bu dönemde de hem bazen telefonda görüşürdük hem de Trabzon'a geldiğinde bize mutlaka uğrardı. İrtibatını hiç kesmezdi. Şimdi ise, İzmir'de bir özel şirkette çalışıyor.
İzmir'e gelince, yine bizi aramış ve irtibat adresi sormuştu. Biz de bulunduğu bir yerden adres vermiş ve irtibatını sağlamıştık. İşte bu irtibat, Alper'in hayatında önemli bir değişime, hizmete devamda yeni bir başlangıca vesile oldu. Alper kardeşimiz bu bayramda, bu fakire uğradığında, ilk cümlesi "Hocam size hakkımı helal etmiyorum" şeklinde olunca, doğrusu epey sarsıldık ve biraz da taaccüp etmedik değil.
"Neden Alper", diye sordum. "Hocam bizi dershaneye götürdüğünüzde Risaleleri okuyordunuz, biz de dinliyorduk ve geçiyorduk. Okumamız için, bize baskı ve tahşidat yapmıyordunuz. Biz de bizzat Nurlardaki güzellikleri tam göremiyor, lezzeti tam tadamıyor, okumanın ehemmiyetini kavrayamıyor ve neticede okumuyorduk hâliyle. Çünkü o tadı tam alamıyorduk. (Belki de biz o tada tam ayna olamıyor, engel oluyorduk.) Keşke o zaman kafamıza vura vura okutsaydınız da bu kadar geç kalmasaydık. O zaman okumaya başlasaydık. Ancak şimdi layıkıyla okumaya başladık, tadına vardık. Fakat bunca senenin telafisini yapabilir miyiz ki? İşte bunun için size hakkımı helal etmiyorum."
"Ya Alper kardeş yapma bir ihmalimiz olmuş olabilir. Ama neticede Nurları tanımanıza vesile olmuşuz, bu da yetmez mi", diyecek olduk. Daha da üsteledi bu sefer. "Hayır, hocam, bu mazaretiniz o eksiği kapatmaz. Kafamıza vura vura okutacaktınız, bunca senemiz boşa geçti", diye cevap verdi.
Vakıf olduğumuz dönemde, masamın üstünde Münazarat'ta geçen "Çabuk ye'se inkılap eden hamiyet, hamiyet değildir." cümlesi vardı. Bir de Zübeyir Âbiden aldığımı zannettiğim:
"İnsanlar elenince elekte,
Melek de çıktı kelek de." düsturu yazılı olarak duruyordu.
Her ikisi de de bizi hizmette devama teşvik edip doğrudan nefsimize hitap ediyordu. Vasat da olsa, devamlı olan önemli. Bir şeyin devamı ve dava haline gelmesi, az da olsa sürekli olmasına bağlı. Taşı delen, suyun gücü değil, devamlılığıydı. Belki de Alper'in az da olsa irtibatını sürdürmesi, ara sıra da olsa Nurları yoklaması, onu neticede böyle bir sonla buluşturdu. Az da olsa devamlılık, ye'se düşmemek, iyi niyet önemli. Alper'in iyi niyet ve ihlâsının, onu buraya taşımasındaki payını da burada zikretmeden geçemeyeceğim.
Evet dostlar, takip çok önemli. Yorucu, uğraştırıcı, hemen sonuç alamama durumlarından dolayı bazen de şevk kırıcı, sıkıcı olabilir. Ama başka yolu yok. Devasa bir netice için, her zahmete değmez mi?
Selam ve dua ile.